12 Temmuz 2015
Ankara’ya ilişkin “yüksek siyaset”i bugün değiştirelim. Önemli gördüğüm bir konu içine sokuyorum sizi: Almanya resmen, İkinci Dünya Savaşı öncesi, 1904- 1908 arası, bir “geç gelen” saldırgan sömürgeci olarak işgal ettiği Afrika Namibya’da (o zamanki adı Alman-Güneybatı Afrikası) “halk katliamı -soykırım” yaptığını resmen kabul etti. Bu konuda Namibya hükümeti ile ortak bir açıklama yapacaklar.
O tarihte, Namibya’nın Herero ve Nama kabileleri, Alman işgaline isyan ederler. Vahşi sömürgeci olarak Alman ordusu, başlarında General Lothan von Trotha, en az 85 bin insanı öldürür ve çöle sürer. Çölde aç bırakarak öldürmek de bir Alman yöntemi olur (*).
Almanlar kabilelere karşı yaptıkları kırımı bir “ırk savaşı” olarak da nitelendirdi.
Kerem Çalışkan “Alman Cihadı ve Ermeni Sürgünü” başlıklı kitabında (Remzi Kitabevi), Ermeni sürgününde Almanların çok önemli rolünü incelerken, Almanların “yok etme” politikası çerçevesinde Afrika’daki katliamlarına da kısaca yer verir. Alman General Trotha’nın “ırklar savaşırsa, birisi yok olur” dediğini öğreniyoruz (s.104). Almanlar Doğu Afrika’da Göller Bölgesi’nde de, ayaklanan Mau Mau yerlilerini öldürmüş ve sürmüştür (100 bin kadar).
Hitler’in ırkçı-soykırımcı görüşlerinin kökenleri, Kayzer II. Wilhelm zamanında özellikle sömürgecilik dönemine gider. “Üstün ırk” Almanlar, Afrikalı geri ve “insansı” yaratıkları ortadan kaldırmaktalar.
Kerem yazıyor: “1. Dünya Savaşı öncesi Alman askeri geleneği sömürgelerde tehcir (deportation), isyan bastırma ve toplu imha konusunda geniş bir deneyim ve sertlik kazanmıştır. Prusya askeri kültürü Çin ve Afrika’daki sömürge savaşlarında kendisiyle eşit görmediği ve ırksal nefret duyduğu yerli halkları acımasızca ve topluca yok etmekten çekinmemiştir.”
Almanlar serttir, Prusyalı lakabı bunu anlatır. II. Wilhelm “Kan akmalıdır, çok kan” diyen adamdır! Çin’de, Alman elçinin de öldürüldüğü Boxer Ayaklanması’nı (1900) bastırmak için Batılıların ortak askeri gücüne katılmış, II. Wilhelm, askerlerine “Bu bir intikam operasyonudur. Pardon yok. Esir alma yok... Çinliler üzerinde öyle bir etki bırakın ki bir daha hiçbir Çinli dönüp bir Almana yan bakmasın..” demişti. (s.103)
Boxer isyanı bu tarife uygun bastırılır!
Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya’ya dayatılan koşullardan biri de sömürgelerini devretmek olmuştu.
Sürgün, bir Alman yöntemi
İkinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordusunu güden Almanlar da Namibya’da pratiğini yaptıkları sürgün yöntemini dayattılar. Almanya, başlıca rakipleri İngiltere’ye karşı ta Hindistan’a kadar planladıkları Bağdat Demiryolu ile, ve İslam cihadı politikası ile emperyalist paylaşım savaşında yerlerini almıştı.
Ermeni isyanı ve Rusya’nın Anadolu’ya inişleri, Kayzer Almanyası’nın planlarını bozuyordu. Ermeni tehciri meselesini gündeme getirdiler. Ermenilere karşı “tedbir” alınmasını dayattılar. Onların bölgeden uzaklaştırılması gerekiyordu aynı zamanda. Almanların bu taleplerini Talat Paşa anlatır. “Alman imzalı tehcir emirleri de var” diyor Çalışkan. Kerem Çalışkan’ın bu konuyu gündeme getiren kitabı, bir başlangıç olarak önemlidir. Anadolu üzerindeki İngiliz oyunlarının yanı sıra, geç atağa kalkan sömürgeci Almanya’nın Anadolu üzerindeki stratejilerinin ana hatlarını görüyoruz.
Hitler durup dururken doğmadı. Irk düşmanlığı emperyalist saldırganlığın, emellerin bir parçası ve aracı olarak geliştirildi ve kullanıldı. Almanya’nın ilk büyük savaşta Müslümanların hamisiyiz politikasıyla uygulamaya koyduğu İslami cihad ile bugünkü İslami cihadın anası veya babası ilişkisine de işaret ediyor Kerem kitabında. Tabii günümüz İslami cihadının İkiz Kuleler’e saldırı ile başladığını anımsatarak..
Şu Almanlar ilginç bir millet..
Yunanistan’a dayattıklarına da bakarak, kızmayalım mı..
Namibya bağlamında, daha sonrası için daha pek çok şeyi tartışmalıdır Almanlar.
Cumhuriyet