30 Haziran 2015
"Beraber Az Mı Tuz Ekmek Yedik" projesi kapsamında geldiği Ani`de dua ederken, bir kişinin karşısına geçip ezan okumasını Radikal`e değerlendiren Ermeni sanatçı Satenik Vardanyan, "Bir zamanlar orada olan atalarım hem de tüm insanlığın barışı için dua ettim. Kötü bir şey yapmadım. O kişi Ermenistan`a gelip tarihi bir camide dua etse ben bunu yapmazdım" dedi.
Türkiye ’nin gündemine Kars’taki Ani kentinin gelmesi, Ermenistan’ın ünlü caz piyanisti Tigran Hamasyan’ın “Luys i Luso” projesi ile başladı. Hamasyan’ın 13 ülkede 100 kilisede vereceği konser serisinden birini tarihi Ermeni başkenti Ani’de yapmasına önce şehrin MHP ’li Belediye Başkanı Murtaza Karaçanta tepki gösterdi. “İçinin yandığını” söyleyen Karaçanta, etkinliği haber yapan basın organlarıyla ilgili “Acaba etnik kökenlerinde bir birliktelik var mı?” dedi. Ardındansa Kars Ülkü Ocakları Başkanı Tolga Adıgüzel “Kars caddelerinde Ermeni avına mı çıkalım?” diye rahatsızlığını ortaya koydu.
Aynı dönemde bir başka etkinlikse Kafkasya Ticaret ve Kalkınma Ağı’nın (CBDN) Kars Şehir ve Kültür Araştırmaları Derneği (KAŞKA) ortaklığında yürüttüğü “Beraber Az Mı Tuz Ekmek Yedik” projesiydi. İlki Gümrü’de düzenlenen, kadınların ortak kültürel yemekler yaptığı etkinliğin ikinci ayağı olan Kars’ta bulunan katılımcılardan bir sanatçının, Satenik Vardanyan’ın Ani’ye giderek Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nde dua etmesine bir kişi ezan okuyarak “karşılık” verdi.
Vardanyan, o gün ettiği duanın nedenini şöyle açıklıyor: “O dua benim için bir görev, bir zorunluluktu. Kilisede hem bir zamanlar orada olan atalarım hem de tüm insanlığın barışı için dua ettim. Kötü bir şey yapmadım” Satenik Vardanyan karşısında ezan okuyan kişi içinse “Kendisi Ermenistan’a gelip tarihi bir camide dua etse ben bunu yapmazdım” diyor.
Ermenistanlı bir sanatçı olarak Türkiye’ye gelmek size ne hissettirdi?
Kars’a gelmek benim hayalimdi. Çocukluğumdan beri duyuyor, kitaplarda okuyordum. Kendi gözlerimle görmek çok farklı bir duygu yarattı.
Ermeni Soykırımı sürecinde bugün Türkiye sınırlarında kalan şehirlerden Ermenistan’a gitmek zorunda kalan akrabalarınız var mıydı?
Tabii ki. Anneannem Bolis yani İstanbul’dan gitme. Annemin babası da Erzincan’dan. Onun bir kız kardeşi dışında hepsi 1915’te öldürülmüş. Kendisini de bir Türk kadın korumuş. Sonrasında Ermenistan’a göçmüş.
Kars ile bir bağınız bulunuyor mu?
Dedem yani babamın babası Kars’tan Peldirvan köyünden. O acı günleri hatırlamak istemediği için çok şey anlatmazdı. Bir kuşu düşünün, nasıl ki yuvasından çıkartılsa hep oraya dönmek ister, o da öyleydi. Bir hayali vardı, o da evini, doğduğu toprakları bir kez daha görmek. O özlemle yaşadı. Hep vatanından bir avuç toprağın hediye olarak getirilmesini isterdi.
Siz ziyaretiniz sırasında hatıra olarak toprak aldınız mı?
Ben bu ziyaretimle özlemin anlamının toprakta değil, insanda olduğunu anladım. Herkes doğduğu toprakta yaşamalı. Hangi ırktan hangi milletten olursa olsun kimsenin toprağından ayrılmasını dilemem. Bugün Türkiye’den pek çok dost edindim, arkadaş oldum. Onların da başına böyle acılar gelmesin. Herkes barış içinde yaşasın.
“Beraber Az Mı Tuz Ekmek Yedik” projesinde sizi ne etkiledi?
Kadınlar olarak müthiş bir sinerji sağladık. Birbirimizin dilini bilmeden anlaştık. Bize birbirimizi sevmeyi, saygı duymayı, iletişim kurmayı öğretti. Çok güzel bir deneyimdi.
Sadece proje kapsamındaki Karslı kadınlarla mı iletişim kurdunuz?
Etkinliğe katılanlarla da görüştük, sokakta halkla da temas kurduk. Gezerken pek çok kişi Ermeni olduğumuzu anladığında bizi çok sıcak karşıladı, “Burası sizin atalarınızın toprakları, bunlar onların bıraktıkları” dedi.
Hem köklerinizin burada olması hem de yaşadığınız bu tecrübe ile kendinizi bu topraklara bir parça da olsa ait hissediyor musunuz?
Bir parça değil, tamamen ben buraya, bu topraklara aitim. Her gördüğüm de bunu ispatlıyor. İstiyorum ki aramızda hep barış olsun, hepimiz buraları gelip görelim, güzel bir geleceğimiz olsun.
Bu gelecek için de bir dua ettiniz ancak ezan ile karşılık buldunuz. Üstelik de Ermenilerin tarihi başkenti Ani’deki Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nde. Bu süreç nasıl gelişti?
O dua benim için bir görev, bir zorunluluktu. Öncelikle bunu söylemeliyim. Kilisede hem bir zamanlar orada olan atalarım hem de tüm insanlığın barışı için dua ettim. Kötü bir şey de yapmadım. Bu benim için olmazsa olmazdı.
Katedrale girdiğinizde ne hissettmiştiniz?
Öncelikle şunu söylemem gerekiyor. Gördüğüm restorasyon beni sevindirdi. Atalarımın yaptığı Ani ören yerinin dünya kültürüne miras kalması gurur verici. Dünyanın dört bir yanından insanlar orayı görmeye geliyor. Buranın korunması çok değerli. Orada bir şiir de yazdım:
“Ben Karstayım,
O benim içimde
Ve benimle birlikte yürüyor”
Sonrasında o duayı ederken gözümün önünde bazı görüntüler canlandı. Küçük çocuklar, hamile kadınlar, gençler ve ihtiyarları düşündüm. O insanlar belki burada dua ettikten sonra öldürülmüşlerdi. Bu çok acı bir şey.
Ezan okunmasını bekliyor muydunuz?
Açıkçası ezanı beklemiyordum. Çok şaşırdım. Sonuçta bu ülkede hala Ermenilerin varlığını reddedenler var. Burada yaşananları da. Ezanı okuyan kişi Ermenistan’a gelip tarihi bir camide dua etse, ezan okusa ben bunu yapmazdım. Camide dua okumazdım çünkü orası benim dinime ait bir mekan değil. Hatta duasını okurken rahatsız etmemeye çalışırdım. Çünkü dua özel bir andır. Allah ile kul arasındadır.
Türkiye’de sosyal medyada size destek veren, “ezanlı yanıt”a tepki gösterenler de oldu. Bu size ne hissettirdi?
Bunu sizden duyuyorum. Hem sizlere hem de bana destek verenlere çok teşekkür ediyorum. Bu umut verici bir şey. Bu beni doğru anladıklarını gösteriyor. Ayrıca destekleri sadece bana da değil, Türkiye’de yaşayan Ermeniler ve onların varlığı için de önemli. Bunu çok önemli ve kıymetli buluyorum.
Bir daha Türkiye’ye gelme planınız var mı?
Bu benim ilk gelişimdi. Ama devam edeceğim. Şimdi Erzincan, Adana ve Ardahan’ı da görmek istiyorum. Oraların da bana ilham vereceğini umuyorum. Tek dileğimse geçmişteki acı olaylar tekrarlanmasın.
* Ermenice’den çeviri için Armine Avetisyan’a teşekkürler.
RADIKAL