20 Mayıs 2015
Cevat Sinet- Sayın Sosikian; bizim bilgilerimize göre, ”Batı Ermenistan Savunma Konseyi”, 10 Ağustos 2005 tarihinde kurulmuştur. Peki ilk sorum şu olacaktır: o kuruluş tarihin bir önemi varmıdır? Yoksa sadece bir tarihten ibaretmidir?
Michael Sosikian- Öncelikle, bizimle röportaj yaptığınız için teşekkür ederiz. Şimdi gelelim bizim kuruluş tarihimize. Herşeyden once şunu söyleyim ki 15 seneden beridir B.E.S Konsey üyeleri, uluslararası bütün yasaları ve bu yasalardan doğan sonuçları, Ermenistan ve Türkiye arasındaki sınır sorununa kadar incelemektedir. Ancak kendini 10 Ağustos 2005′de dünyaya tanıtmıştır. Kendi kuruluş tarihine ait bütün bilgileri ve amaçlarını ise resmi mektuplarla uluslararası kanunlara uygun olarak bütün kuruluş ve onların kollarına yollamıştır. Bu kuruluş kendi kendine doğmuş zoraki bir kuruluş değildir. 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr Barış Anlastması’yla ” maalesef imzalayan ülkeler tarfından tanınmamıştır” ve uluslarası kanunlara uygun olarak, anlaşmadaki görüşmelerin sonucu olarak tahkim kararıyla doğmuştur.C.S. – Siz buyurdunuz ki, Sevr Barış Antlaşması, bu antlaşma onaylanmadı imza atan ülkeler tarafından. O halde benim sorum; ”türkler tarafından denilen yalnış mı? Çünkü esaste bu antlaşmanın onaylanmadığı için bu antlaşma geçersiz sayılır”.
M.S.– Öncelikle, Türkiye’nin iyi halkına ve bu sözleşmeyi imzalayan ülkelere kabul ettirmemiz lazımdır ki bu sözleşmeyi yok saymışlardır yani uygulanmamıştır. Sanki Sevr Antlaşması hiç imzalanmamış gibi yok sayılmıştır, bu demektir ki o sözleşmede alınan bütün kararlar da yok sayılmıştır. Fakat durum böyle değildir. Türkiye çok iyi bilir ki, Sevr Antlaşmasının 89.cu maddesinden doğan hak tanımı kendi Sultanları tarafından da imzalanmıştır ve artık bunun tartışması yoktur yani tekrar o maddenin ülkeler tarfından onaylanması gereği yoktur. Bu da yetmezmiş gibi, Türkiye ilk olarak Nisan 1920′de, yani Sevr Barış Antlaşmasından üç ay önce, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır konusunda taviz vererek tahkim kararına bırakmayı kabul etmiştir. Yani Türkiye’nin Sevr Antlaşmasına yaklaşımı ülkeyi yöneten liderlerin gerçeklerden kaçmak ve kendi iyi insanlarını aldatmak icin oynadığı siyasi bir oyundur.
C.S. – Sayın Sosikian; siz birkaç kez “ödün vermek” yani ”compromise” kelimesini tekrarladınız, görünüyorki benzersiz önemlidir, bundan çıkarak benim ricam, bu kelimenin önemi üzerinde sizin yorumunuzu almak.
M.S. – Taviz kelimesi cok kısa bir kelime olmasına rağmen çok büyük önemi vardır. Şöyle açıklayım.
Ne zaman iki ülke veya çok sayıda ülkeler herhangi bir soru veya sorun karşısında anlaşmaya varamazlarsa, üçüncü tarafa devretmeye karar verirler. Bu sözlü veya yazılı olabilir. Ermeniler’in davasında bu taviz iki kere verilmistir, ikisi de yazılı, ikisinin de üstünde kendi ülkelerinin tam yetkisine sahip kişilerin imzalarıyla. İlki Türkiye’yi yöneten Sultan tarafından imzalanmıştı ve herhangi bir ülkenin başı tarafından imzalan belge uluslararası hukuka tabi olur. Yani Türkiye bir kere değil iki kere taviz vermiştir. Tavizi daha iyi açıklayabilmek icin şunu söyliyicem. Taviz verdiğin anda, tavize başvurma durumunda bütün hakların son bulur ve sorumluluğuna bıraktiğin kişiler tarafindan ele alınıp sonuçlandırılır. Diğer bir deyişle, taviz öze dönüşür.ve bu yüzden hic bir zaman taviz veren ülkelerin tekrardan teyit ve onayina gerek yoktur. “Taviz; İki yada daha fazla ülkelerin arasındaki sorunların çözülememsi durumunda, üçüncü bir tarafa devredilmesidir ve üçüncü tarafın verdiği karar da nihaidir, değişmez.”C.S. – Şimdi gelelim bu noktaya ki, sizin konseyinizin ana hedefidir, benim sorum şudur, sizin beklentiniz ”Ermenistan”ı kurtarmak yada ”Wilson Ermenistan”ı geri almak mı ”Türkiye”den? O ülke ki bir ”NATO” üyesi ve ayni zamanda Avrupa ve Amerikanın en iyi dostu.
M.S.– Çoğu en zor davanın, Türkiye’nin NATO üyesi olamasını sanar,sonuç olarak Amerika ve Avrupa’nın desteğini ve hatta korumasına sahip olacaktır. Ancak şunu bilmeliyiz ki, bu durum ancak komünizmin güçlü olduğu zaman geçerliydi veya Sovyetler Birliği’nin var olduğunda. Fakat bunlardan sonra dünyada çok şey değişti. Amerika icin artık önemli olan yeni dostlar bulmak ve o ülkeden faydalanabilmektir. Bu yanlızca siyasi olarak degil, ekonomik çıkaraları icin de kullanabilmektir. Yani Amerika ve Avrupa’nın şu an kimle iyi dost olduğu önemli değildir. Onlar icin önemli olan çıkarlarıdır,onlar yarın başka bir dostundan daha fazla çıkar görürlerse, işte o zaman onların kıyafetlerini giyerler eski dostlarını da satarlar. Örnekler çoktur, gerek İran’ın çıkarına olması, gerek Irak’taki Saddam Hüseyin veya Mısır’daki Mübarek…. Bütün bunları açıklamamın sebebi, gerek Amerika, gerekse Avrupa kendi çıkarları icin Türkiye’yi oyuncak misali baska bir ülkeyle anında değişirler, eğer o ülke ki onlara fırsat ve Bati genelinde çıkar sağlıyabiliyorsa. Bunu da hatırlatıyım ki, Amerika, Israil’in harici herkesi değisir ve hatta satar. Bu nedenle, Batı Ermenistan Savunma Konseyi, tüm bu durumları göz önünde bulundurarak ve ileride gelecek günlere hazırlıklı olarak, 8 senedir 1915 yılında, Batı Ermenistan’da din değiştiren Ermeni halkının torunlarının yanında yer alarak günlük bir çalışma göstermiştir. Bu çalışmanın karşılığı olarak da 3000′den fazla kişi açıkca ortaya çıkıp Ermeni olduklarını bildirmişlerdir. Onlar köklerine geri dönmek, Ermeni benliklerini elde etmek istedilerini bildirmişlerdir. Bununla birlikte daha 100 binden fazla Ermeni özlerine geri dönmek istemektedir ancak kendi köylerindeki komşularından çekinmektedirler. Bu bizim çalışmalarımızdır ki dinlerini değiştirmis Ermenilerin ortaya çıkmasını ve haklarına sahip olmalarını sağlıyıcaktır ve bu zaman çok yakındadır. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson’ın 22 Kasım 1920 tarihinde çıkardığı tahkim kararıyla Batı Ermenistan’a ait topraklar yani Bitlis, Van, Erzurum ve Trabzon ilçerinde, 40.000 kare mil arazi Ermenistan’a aittir.
C.S. – Sanırım, ve benim gibi çoklar, toprak talebinde doğru yol sizin stratejinizdir, ama burada bir Kürt sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu konu hakkında ”Batı Ermenistanı Savunma Kurulu”nun yorumu nedir?M.S. – Yaklaşık 1000 yıl Kürtler de o bölgelerde yaşamışlardır. Onlar da doğal olarak bu topraklarda hak isteyebilirler. Zaten hatırlarsınız ki, Sevr Barış Antlaşması’nın 62.maddesi uyarınca onlara da topraklar verilmişti. Ancak Avrupa ülkeleri bunu Lozan Antlaşması’na göre verdi. Ermeniler’in ve Kürtler’in arasındaki toprak talebindeki tek fark budur. Yani Ermeniler’in toprak sorunu Tahkim’e bırakılmıştı ve bu tahkim kararı çıkarıldı. Tahkim kararı da uluslararası kanunlarla yönetilir.Bu demektir ki, Tahkim kararı kesindir, sondur ve değişmez.
Westernarmeniatv