12 Nisan 2015
Uzun yıllar boyunca gazetecilik mesleğinin içinde bulunmuş biri Jan Devletoğlu. Şimdilerde hatıralarını kaleme aldığı ‘İyi Kötü Ermeni’ kitabıyla gündemde. Haliyle ilk sorumuz kitabın ismiyle ilgili oluyor ve ‘Neden?’ diyoruz. Kitabın isminin yedi yaşındaki çıraklık döneminde atıldığını dile getiriyor: “Patronum Jül beni vergi dairesine müdüre rüşvet vermek için göndermişti. Müdür rüşvet zarfını cebine attıktan sonra bana, ‘Jül iyi Ermeni’dir.’ dedi. Bu olay beni çok etkilemiş ve düşündürmüştü. Küçücük aklımla ‘Ermeniler genelde kötüydü ama Jül o kötü Ermenilerden değildi.’ demiştim. ‘İyi kötü Ermeni’ydi.”
Hayatı boyunca kimliğinden dolayı yaşadığı ayrımcılıklar da kitabın ana malzemesini oluşturmuş. Kara mizahtan trajediye kadar sayısız olaylar hayatını renklendirmiş ve şekillendirmiş. Kitabını ne kişisel bir biyografi ne de Jan Devletoğlu’nun hayatı olarak tanımlıyor:
“Kişisel olayları kaldırıp benzer ayrımcılıklara uğramış kişilerin başlarından geçenleri aynı kitaba koyduğunuz zaman kitabın adı değişmeyecektir. Kitabın önsözünde belirttiğim gibi ben vatanım olan ülkemde ‘iyi kötü Ermeni’ olmaktan çok usandım.”Sohbet, küçük oğlu Rafi’ye geliyor. Oğluna Rafi ismini vermesinin de bir hikâyesi var. Kendisi eğer bir gün Türkiye’de okumayı ve yaşamayı seçerse ayrımcılıktan korumak istediği için ona bu ismi vermiş Jan Devletoğlu. Çünkü Rafi adının Müslümanlıkta olduğu kadar başka dinlerde ve toplumlarda da MÖ 6-7. yüzyıllara kadar inen bir geçmişi var: “Devletimiz ayrımcılığa son verip kimlik kartlarındaki din hanesini kaldırmayı düşünmediğine göre benim önlem alıp oğlumun din hanesinin karşısına İslâm yazdırmam gerekliydi. Genç bir beyni önyargılar, ayrımcı düşünceler ve tarihteki olayları bahane göstererek yapıştırılan yaftalar ve dini baskılardan uzak tutmaya çalışmam gerekiyordu. Zaten düşünceme göre din kişinin kendisi ile ilgili bir konuydu, buna da kararı kişi yine kendisi vermeliydi. O günkü koşullara göre doğruyu yaptığıma inanıyorum. Bunun için bile konsoloslukta büyük mücadele verdim. Türkiye’de haklar mücadelesiz elde edilmiyor…”
‘Kimliğimdeki din hanesine İslâm yazıldı, piyango çıkmış gibi sevindim’
Yıllar sonra kimliğini değiştirdiğinizde din hanesine yanlışlıkla ‘İslâm’ yazılmış Devletoğlu’nun. Akabindeyse piyangoda büyük bir ikramiye çıkmış gibi sevinmiş. Çünkü öncesinde nüfus cüzdanımın din hanesinde büyük harflerle Ermeni, küçük harflerle Katolik yazıyormuş. Kısa bir süre de olsa yanlışlıkla İslâm yazılması çoğunluktan farklı olma ezikliğini yüzeysel olarak ortadan kaldırmış. Devletoğlu’na göre devlet, vatandaşlık kartında onu işaretlemişti. Bu nedenle sürekli aşağılanıyordu. “Yanlışlık beni ayrımcılıktan geçici bir süre kurtardı. Artık rahatlıkla kimlik kartımın arkalı önlü fotokopisini çektirebiliyor, resmi dairelerde, otellerde laik bir kimlik olan pasaportum yerine kimlik kartımı eziklik duymadan gösterebiliyordum.”
‘Yurtdışında yazdıklarınızı en az iki güvenilir kaynağa dayandırmadan haber yapamazsınız’
Uzun yıllardır yurtdışında gazetecilik yapan birine Türkiye’nin hal-i pür melalini sormamak olmaz tabii. Aldığımız cevap ise şu: “Ben yurtdışından medyamızda doğru habere ulaşmak için üst kutup, alt kutup ve ortada yayın yapan üç gazete okuyup, okuduklarımın toplamını üçe bölüp yüzde 50’sini attıktan sonra yakın gerçeğe ulaşabiliyorum. Gerisini siz değerlendirin.” Yurtdışında gazeteci olmak ise oldukça farklı Devletoğlu’na göre. Türkiye’den uzakta gazeteci olmayı “Gerçek gazeteci olmak gibi bir şey!” diyerek tanımlıyor ve şunları sıralıyor: “Yazdıklarınızı en az iki güvenilir kaynağa dayandırmadan haber yapamazsınız. Yaparsanız ve de yalan haber olduğu ortaya çıkarsa meslekten atılırsınız. Bunların örneklerini büyük basın kuruluşlarında her zaman görüyoruz. Gazeteci de avukat, doktor ve kamu çalışanları gibi etik ilkelerine bağlı olmak zorunda. Bunu göz ardı ettiğiniz zaman hızla dışlanırsınız. Bir daha da mesleğe geri dönemezsiniz. İngiltere’nin en yüksek tirajlı pazar gazetesi yasal kuralları çiğnediği ve gazeteci etiğini tanımadığı için kapandı.”
Zaman