Trabzon Vilayetinde İşlenmiş Ermeni Soykırımı - Gündem
29 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Վարագ / Ժամ : Փայլածու

Gündem :

03 Mart 2015  

Trabzon Vilayetinde İşlenmiş Ermeni Soykırımı -

Trabzon Vilayetinde İşlenmiş Ermeni Soykırımı Trabzon Vilayetinde İşlenmiş Ermeni Soykırımı

Osmanlı “Alemdar” Gazetesinde Yayımlanmış Tehcir ve Taktil Yargılamaları Belgelerine Göre Trabzon Vilayetinde İşlenmiş Ermeni Soykırımı
Bilindiği üzere İstanbul Divan-ı Harb-i Örfî (I. Dünya Savaşı sonrası İstanbul’da kurulan savaş mahkemeleri), Ermenilerin tehcir ve taktil (sürgün ve katledilmeleri) davalarını Osmanlı İmparatorluğu bölgelerine göre de incelemiştir. Makalemizde Trabzon Ermenileri tehcir ve taktil yargılanması sunulurken dava iddianamesi ve bazı şahitlerin ifadeleri ilk kez olarak yayımlanmaktadır. Trabzon Ermenilerinin tehciri esnasında işlenmiş olan katliamlar sadece Ermeni ve yabancı görgü tanıklarının anılarında değil, 26 Mart–20 Mayıs 1919 tarihlerinde, 20 duruşma esnasında görülen Trabzon Tehcir ve Taktil yargılanması belgelerinde de ortaya konmuştur.


Belirtmek gerekir ki, Osmanlı kaynakları, Ermeni soykırımının belgelenmesi açısından büyük önem taşımakta, bu kaynaklar arasında ise dönemin Türk basını önemli bir yer tutmaktadır.Harp yıllarında zorunlu sessizliğe gömülmüş olan Osmanlı basını, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı yenilgisinden sonra Ermenilerin sürgün ve katledilmeleri, tehcir ve taktil davaları ve yargılama süreçleri gibi konulara değinmeye başladı ve bu durum Osmanlı basınında şiddetli tartışmalara da yol açmıştır[1]. Özellikle “Alemdar” gazetesi, Ermeni soykırımı konusuna büyük ilgi göstermekteydi. “Alemdar” gazetesi 1912-1921 yıllarında İstanbul’da basılmıştır[2]. Bu günlük gazetenin sahipleri Refi Cevat Ulunay ve Ahmet (Pehlivan) Kadri’ydi. “Alemdar” gazetesinin 1918-1921 yy. sayıları TBMM kütüphanesinde bulunmaktadır[3].
“Alemdar”, Trabzon Ermenileri Tehcir ve Taktil davasına en aktif şekilde değinen gazetelerden biri olmuş, sütunlarını geniş bir şekilde Trabzon davası sürecine ayırarak konuyla ilgili analitik makaleler de yayınlamıştır.


Trabzon davasının başlangıç aşamasında, Trabzon Rüsumat Müdürü Mehmed Ali Bey, Trabzon Polis Müdürü Nuri Bey, acente Mustafa Efendi, Trabzon Jandarma Müfettiş Muavini Kaymakam Talat Bey, Trabzon’da otelci Niyazi Efendi, Trabzon Sıhhiye Müdürü Ali Saib Bey, İttihat ve Terakki Partisi merkez komitesi üyesi Yusuf Rıza, Trabzon Kâtib-i Mesulü Nail Bey tutuklu olarak, Trabzon Valisi Cemal Azmi Bey ise gıyaben yargılanmışlardır. Yusuf Rıza’nın davası 16. oturumdan (5 Mayıs 1919) sonra kendi isteği ile ayrılarak İttihat veTerakki Partisi merkez komitesi üyeleri davasıyla birleştirilmiştir[4].


Kaydetmek gerekir ki, Trabzon davası oturumlarında ifade veren şahitler genelde Türk ve başka etnik kökene sahip müslümanlar olmuştur. Ayrıca, Trabzon yargılanmasında Van eski valisi Nazım Bey, Erzurum eski valisi Tahsin Bey, Bahriye Nazırı Avni Paşa, adliye müfettişi Kenan Bey, Trabzon ve Lazistan Kuvvetleri Erkan Reisi Miralay Muhtar, teğmen Ahmet gibi birçok üst düzey yetkili tanıklıklarda bulunmuşlardır.Trabzon davası oturumlarında tanıklıklarda bulunan şahitlerin ifadeleriyle, Trabzon Vilayeti’nde gerçekleştirilmiş olan katliamlar, zehirlemeler ve boğma olaylarının, bu konuda merkez hükümetinden talimat alan Trabzon Valisi Cemal Azmi tarafından yöneltilmiş olduğu kesinleşmiştir.1917 yılına kadar Trabzon valisi olan Cemal Azmi gaddarlığı nedeniyle “Sopalı mutasarrıf” olarak anılmaktaydı[5].


Trabzon davası süresinde, Ermeni kafilelerinin tehcir yolunda katliamlara uğrayıp denize atılarak boğulmuş olduklarına ilişkin birçok tanıklıklar kaydedilmiştir. Özellikle 1 Nisan 1919 tarihli duruşmada ifade veren şahitlerden Nevaret, «esasen müddei-i şahsiye olduğundan bilâtahlif ifadesine müracaat edildi ve kendisi yanlarına kâfi mikdarda para aldıklarını, muhafazaları için elli jandarma terfik ettiklerini, lakin bu jandarmalar kötürüm olanların ve yolda açlıktan tâb ü tüvânı kesilip yürümeye muktedir olmayan binlerce kişinin kesildiğini, çocukların torbalar içinde derelere atıldığını, dört ay gece gündüz ölüler üstünden binlerce meşakkatle köy köy dolaştığını nihayet Haleb’e varabildiğini anlattı» [6].


3 Nisan’da yapılan duruşmada ise «müddei-i şahsiye Habibe Siranuş Hanım’ın ifade-i tahririyesi okundu. Müddeiye Ermeniler hakkında yapılan mezâlimden bahs ile bir aralık tehcirden kurtulmak için ihtidâ ettiğini ve isimlerini tahattur edemediği bazı İttihat ve Terakki azası tarafından erkeklerin tehcir edilerek mezâlime duçar olduklarını, kadınlarla erkekleri yekdiğerinden ayırdıklarını, o zamandan itibaren ne zevcini ve ne de akrabasını görmediğini, üzerinde maden olarak bulunan nukudunun alındığını, yapılan vahşetin henüz gözünün önünde tecessüm ettiğini yazmıştı»[7]. Aynı oturumda «müddeiye bir kadının heyet-i tahkikiyede alınan ifadesi kıraat edildi. Bunda Cemal Azmi Bey’in erkekleri cem’ ettirerek kayıklarla Kumkale cihetine sevk edilmeleri için jandarmalara emir verdiğini ve bunların esnâ-yı sevkde bir kısmının kurşunla, kısm-ı diğerinin denize atılmak suretiyle hepsinin itlâf edildiğini Vartan namında birisinin kendisine ifade eylediği ve bu Vartan’ın bilahire mecruhen hastahaneye getirildiği, halbuki orada kendisinin tesmim edildiği, mehcurînin çocuklarından bir kısmının Değirmendere cihetine sevk edildiği, diğer kısmının da Niyazi Efendi’nin idaresi altındaki kayıklarla denize atıldığı ve müddeiyenin de kâh Türk evlerine ilticâ ve kâh Alman bankasında ihtifâ etmek suretiyle halâs olduğu beyan ediliyordu»[8].

5 Nisan’da şahit Tahtaciyan Efendi getirilerek «kendisi hükümetin birçok seneden beri memuru olduğu halde tehcirden istisna edilmediğini, jandarmaların pek çok fenalıklarına maruz kaldığını söyledi»[9].Başka bir duruşmada ifadelerde bulunan jandarma mülazim-i sanisi Münib Efendi «tehcir esnasında Trabzon’da olduğunu, tehcirin 331 senesi Haziran’ında başladığını, Trabzon’da kendi mıntıkası dahilinde tehcirin nasıl icra edildiğini bilhassa tehcirde kendi vazifesine ait olan kısımları bertafsil izahla o esnada çamaşırlarını değiştirmekle meşgul iken Trabzon Düyûn-ı Umumiye memuru gelip Ermenilerin mavnalara irkâb ve denize atılmak suretiyle itlaflarını haber verdiğini»[10] beyan etti.


Trabzon Ermenileri Tehcir ve Taktil davasında şahit olarak ifade veren üst düzey yetkililerden özellikle Van eski valisi Nazım Bey ve Osmanlı İmparatorluğu Bahriye Nazırı Avni Paşayı zikretmemiz gerekir. Van valisi, «Cemal Azmi Bey’in yaptığı fenalığı ve bir Ermeni kadınla çocuğun Nuri ve Mehmed Ali Beyler tarafından denize atıldığını»[11] beyan etti. Van eski valisine göre 18 ihtiyar Ermeni de Ordu Kaymakamı Faik’in emriyle denize atılıp boğulmuştur[12]. Aynı duruşmada sorgulanan Trabzon istinaf mahkemesi reisi Hilmi Bey’in ifadelerine göre tehcire gönderilen Ermeniler yollarda imha edilip denizde boğdurulmuşlardır[13]. Aynı gün celp olunan Seyr-i Sefain acentalığından mütekaid Edhem Efendi, kendisinin tehcir esnasında askeri sevkiyat komisyonu reisi olduğunu kaydedip, ErmenilerinKayıkçılar Kahyası Yahya tarafından denize atıldıklarının belirtmiştir[14].


5 Mayıs’ta okunan Bahriye Nazırı Avni Paşa’nın yazılı ifadesine göre Cemal Azmi, Ermenileri öldürmek amacıyla özel çeteler oluşturmuş ve Ermeni doktor ile sıhhiye müdürlerini katletmişti[15].Trabzon davasında Kafkasya’dan göç eden Müslüman ve Hıristiyan Gürcülerin Ermeni kırımlarına katılmış olduklarına dair ilginç bir tanıklık kaydedilmiştir.Konstantinopolis’te (İstanbul) yayımlanan Joghovurdi Dzaynı (Halkın Sesi) gazetesinden alınan bilgiye göre Trabzon davasının 14. duruşmasında okunan Osmanlı Devleti Bahriye Nazırı Avni Paşa’nın yazılı ifadesi uyarınca Kafkasya’dan Trabzon’a göç eden Müslüman ve Hıristiyan Gürcüler, Trabzon’da «Legion Géorgienne» («Gürcü Lejyonu») olarak anılan özel bir alay kurup Ermeni kafilerine saldırmışlardır[16].


Aynı duruşmada ifade veren Hüseyin’e göre Cezaevi Müdürü Süleyman, Ermenileri katletmek maksadıyla çeteler oluşturmuş, Ordu Kaymakamı Faik ise iki mavna kadınla çocuğu boğdurmuştu. Şahidin belirttiği gibi kadın ve çocuklar, Samsun’a gönderilmek bahanesiyle mavunalara doldurulmuştu halbuki ertesi gün deniz sahilleri onların cesetleriyle dolmuştu[17].Ermenilerin boğdurulmak suretiyle öldürülmelerini ifade eden adliye müfettişi Kenan Bey’e göre ise bu olaylardan şahsen Trabzon Valisi Cemal Azmi sorumluydu[18].


Trabzon yargılanması belgelerine göre Türkler tarafından 42 Taşnakla birlikte denize atılmış olan Rus tebaalı Vartan dalgalarla mücadele ederek kıyıya çıkabilmiş, ancak tedavi etmek bahanesiyle «Hilal-i Ahmer» («Kızılhaç») Hastanesi’ne götürülüp zehirletilmişti[19].7 Nisan’daki duruşmada mahkemeye ifade veren Fransız tebaası mösyö Vitali, «tehcir esnasında Trabzon’da bulunduğunu beyan etti ve denizden yapılan sevkiyat hakkında beyanatta bulunarak denizden çıkan Vartan’ın polisler tarafından hastahaneye götürüldüğünü beyan ederek “Doktor Ali Saib Bey aleyhinde bazı ifadatta bulundu»[20].Şahitlerden Tigran Nardiyan[21], madam Manik[22], Trabzon istinaf mahkemesi reisi Hilmi bey vb. Şahitlerin, Ali Saib tarafından gerçekleştirilen zehirleme olaylarına dair verdikleri ifadelere rağmen mahkeme, Ali Saib aleyhine verilen ifadeleri «yeterli» saymamıştır. Trabzon davası sanıklarından Ali Saib’e karşı Trabzon hastanesinde gaz ve zehirleme yoluyla Ermenileri imha ettiği iddiası ile ayrı bir dava daha 8 Temmuz 1919′da açılmıştır. Sanık aleyhine rapor vermiş olan Doktor Ziya Bey başta olmak üzere çeşitli şahitler dinlenmiştir. Ziya Bey raporunda, Saib Bey’in çocuklara şırınga vererek öldürdüğünü, sonra küfelere doldurarak yok edildiklerini aktarmaktadır. 21 Aralık oturumda beraat talep eder. Ali Saib Bey tahliye edilir[23].


Trabzon Taktil ve Tehciri iddianamesinde Trabzon vilayetinde işlenmiş dehşetli katliamların kitlesel niteliği vurgulanmaktadır: «…Ermenilerin tehciri hakkında İttihat ve Terakki hükümet-i merkeziyesince ittihaz olunan mukarrerâtın Trabzon vilayeti merkeziyle mülhak kurâsında tatbik ve icrası sırasında: Evvela Ermeni zükûrunun ve onu müteakib muâmelât-ı tehciriyenin kendilerine de teşmil edilen nisvân ve sıbyânın tayin edilen mahallere sevkleri esnasında bunların bir kısmını Değirmendere cihetlerinde bîrahmâne katl, sıbyan ve nisvânını kayıklara bilirkâb deniz açıklarında denize atarak boğmak suretiyle telef, bir kısmını Hilal-i Ahmer Hastahanesinde tedavi maksadıyla suver-i muhtelife ile tesmim bunu müteakib emvâl, nukud, mücevherât vesair zî-kıyem eşyalarını yağma eylemek gibi bütün âlem-i beşeriyetin bir lanet ve nefretle yâd edeceği fezayih ve ef’âl-i cinâiyeye ictisâr eylemekle müttehem elyevm hal-i firarda bulunan Trabzon Valisi Cemal Azmi ve murahhas Nail ve hâzır-ı bilmeclis bulunan Mehmet ali, Mustafa, Niyazi, Nuri ve rüfeka-yı sairesi bu azîm kitali vücuda getirmek hususunda her birerlerinin derece-i dahl ve iştirâkleri tayin-i cezaya esas olacaktır. Evvel-i emrde bunların tedkiki lâzime-i kanuniyedendir. Cemal Azmi, murahhas Nail Beyler kimlerdir? Bunlar devlet ve hükümet memuru olmayıp devletin hasbe’t-tesadüf zimâm-ı umûrunu dokuz sene evvel her nasılsa ellerine geçirerek her birerleri bilistiklâl veya bir diğerine muâvenet suretiyle biliştirâk envâ-i mezâlim, kital, irtikâbât, suistimâlât-ı mütevâliye ile hükümet-i seniyyeyi bugünkü vaz’-ı hazîne düşüren tahribkâr ellerden, vahşi zihniyetlerden müteşekkil İttihat ve Terakki denilen haydut çetesinin Trabzon mümessil-i cinâîlerindirler»[24].


Trabzon davasıyla ilgili Alemdar’da neşredilen analitik makalelerden, gazetenin yazı işleri müdürü Ahmet (Pehlivan) Kadri’nin 25 Nisan 1919 tarihli sayısında basılan yazısını özellikle kaydetmek gerekir[25]. Ahmed Kadri, Divan-i Harbi Reisi Nazım Paşa Hazretlerine yönelttiği açık mektubunda 40-50 kayıkçının, Cemal Azmi ve ittihatçıların işledikleri vahşetleri kendisine anlattıklarını belirtmektedir.Örneğin Trabzon’da Ermeni kadın ve çocuklar, kayıklara doldurulup sahilden epeyce uzaklaştıktan sonra denize atılarak boğdurulmuşlardır. Kayıkçılara göre «sandalların kenarına dokunmak isteyenlerin parmakları balta ile doğranıyormuş»[26]. Ahmed Kadri’nin, maklesinde belirttiğine göre, yapılan canilikleri resmi makamlara bildiren bazı memurlar hükümet tarafından görevlerinden uzaklaştırılmışlardı. Örneğin, Trabzon gümrük müffetişi Besim Bey «o esnada Cemal Azminin hunharlığını lâzim gelen makamata yazdığından dolayı memuriyetinden uzaklaştırılmıştır»[27]. Trabzon adliye müfettişi Kenan bey ise «Ermeni faciasının derhal taht-i muhakemeye alınması talep eylediğinden dolayı o vakit Adliye nazırı bulunan Halil Bey tarafından geri çağırılmıştır»[28].


Ahmed Kadri, kendisinin sıradan bir vatandaş olmakla beraber Trabzon tehcir ve taktilinin tüylerini ürpertecek derecelerdeki detaylarından mahkemeden daha iyi haberdar olduğundan dolayı hayretini ifade etmekteydi[29]. Ahmed Kadri, Divan-i Harbi Reisi Nazım Paşa Hazretlerine açık mektubunu görgü tanıkların ifadelerine çok ciddi davranma ve suçluları cezalandırma çağrısıyla tamamlamaktadır[30].
Bu makalenin bir bölümünün basılmasının, resmi sansür tarafından yasaklanmış olduğu da ayrıca ilginç bir durum olduğunu belirtmekte yarar var.


İstanbul Divan-ı Harb-i Örfî’nin 22 Mayıs 1919 tarihli kararına göre Cemal Azmi ve Nail, suç ortakları olarak asli fail oldukları gerekçesiyle, eylemlerine uyan 45/1 Madde uyarınca cezalandırılmıştı. Aynı şekilde, Askeri Ceza Kanunu’nun 171. Maddesi ve Adli Ceza Kanunu’nun 170. Maddesi’ne uyularak idamlarına karar verilirken, «taammüden» ve «kasden» işlenen cinayetlerin asıl failleri oldukları saptanmıştı. Feri fail olduğu gerekçesiyle Mehmed Ali, on yıl kürek cezasına çarptırılmıştı. Acente Mustafa ve Polis Komiseri Nuri, birer yıl hapis ve ikişer yıl kamu hizmetinden men cezası aldılar[31].
Yukarıda görüldüğü gibi Osmanlı «Alemdar» gazetesinde yayımlanmış Trabzon Vilayeti Ermenileri Tehcir ve Taktil yargılanması belgelerinde 1915′te işlenen Ermeni soykırımıyla ilgili yeni ayrıntılar aktarılmaktadır.

Ortak Haber





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+