13 Ocak 2015
Araştırmacı Yazar Sezai Yazıcı, Kars’ın yakın tarihinde çok önemli bir yeri olan
Tiflis-Gümrü-Kars Demiryolu’nun (1895-1899) yapımıyla ilgili bir Türk ve bir Ermeni tarihçi tarafından yayımlanan ve bir ilk örnek olarak tanımlanacak çalışma hazırladı. Yazıcı, önemli olduğu kadar, şimdiye kadar üzerinde ciddi bir çalışma yapılmamış olan çalışmayı detayları ile şöyle kaleme aldı:
‘93 Harbi olarak da bilinen 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı, Osmanlı Devleti’nin yenilgisiyle sonuçlanmış, 3 Mart 1878 tarihinde imzalanan Ayestefanos Antlaşması’nın 19. maddesine göre imparatorluk Rusya’ya 1 milyar 410 milyon ruble tazminat ödemeye mahkûm olmuştu. Çarlık Rusyası, Kars, Ardahan ve Batum (Üç Sancak)’un “terkedilmesine” karşılık tazminatın 1 milyar 100 milyon rublelik bölümünden vazgeçerek bölgeyi topraklarına katmıştı. Rusya’nın bölgeyi işgalinin ardından kurduğu yönetim tam 40 yıl sürmüştü.
Prof. Dr. İlber Ortaylı, bu döneme ilişkin ilk çalışmayı yapan bir akademisyen olarak, 1978 yılında yayımladığı Çarlık Rusyası Yönetiminde Kars( ) başlıklı makalesinde: Çağdaş Rusya tarihçiliğinde olduğu kadar, Türkiye tarihçiliğinde de Kars vilayetinin bu kırk yıllık döneminin gereğince ele alınmadığını( ) yazıyordu.
Candan Badem, yıllar sonra Ortaylı’nın işaret ettiği bu boşluğun halen sürmüş olduğunu görmüş olsa gerek ki, Rusya, Gürcistan ve Ermenistan’da bulunan çarlık arşivleri ile Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde uzun erimli çalışmalar yapmış ve 2010 yılında Çarlık Rusyası Yönetiminde Kars Vilayeti( ) başlıklı kitabını yayımlamıştır. Badem’in belgelere dayanarak yaptığı bu çalışma hiç kuşkusuz şimdiye değin konu üzerine yapılmış en özgün ve en kapsamlı çalışma. Önemli bir boşluğu doldurduğu kesin.
Badem, bölgenin yabancısı değil. Ardahan’ın Hanak ilçesi Yamaçyolu köyünde doğmuş. Boğaziçi Üniversitesi’nin İşletme Bölümü’nü bitirdikten sonra Birmingam Üniversitesi’nde yüksek lisansını yapmış, doktorasını Sabancı Üniversitesi’nde The Ottomans and Crieman War (1853-1856) (Osmanlılar ve Kırım Savaşı) adlı teziyle tamamlamış, çalıştığı bölge ve dönemler bakımından uluslararası tanınırlığı olan, alanında uzman bir tarihçi.
Tunceli Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Doç. Dr. Candan Badem’in, arşiv uzmanı Ermeni meslektaşı Dr. Sonya Mirzoyan’la birlikte aynı döneme ilişkin ama daha özgül (spesifik) bir alanda yayımlanan yeni çalışması Tiflis-Gümrü-Kars Demiryolu İnşası (1895-1899) başlığını taşıyor. Badem ve Mirzoyan, bu kitapta sınırlı bilgiye sahip olduğumuz ama Kars’ın yakın tarihi açısından oldukça ilginç bir konuyu irdeliyor. Kitap, genelde Güney Kafkasya özelde Kars’ın Çarlık Rusya’sı yönetimindeki yakın tarihine ilgi duyan herkesin dikkatini çekecek nitelikte.
Candan Badem ve Sonya Mirzoyan, IHJR (Institute for Historical Justice and Reconciliation / Tarihsel Adalet ve Uzlaşma Enstitüsü)’ın destekleriyle bu çalışmayı gerçekleştirmişler. Bu proje, ilk kez Türkleri ve Ermenileri ilgilendiren ortak bir konuyu, bir Türk ve bir Ermeni tarihçinin birlikte ele almış olması bakımından da büyük önem taşıyor. Kitabın girişinden, araştırmacıların Rus (Moskova-Petersburg) ve Gürcü arşivlerinde birlikte çalıştığını; her bir tarihçinin kendi ülke arşivlerinde (Osmanlı ve Ermeni) yaptığı araştırmaların ise aralarında anlaştıkları dil olan Rusçaya çevrilerek metinde kullanıldığını öğreniyoruz.
Badem ve Mirzoyan, çalışmayı makale olarak (s.2) nitelendirilse de ortaya çıkan malzeme bir makalenin boyutlarını aştığını gösteriyor. Araştırmanın Türkçesi, 81 s. (Ermenice ve İngilizcesi ise 88 s.) Kitabın basımıyla ilgili kimi sorunlar yaşanmış. Okur çalışmanın üç dildeki PDF’ine IHJR’ın resmi sitesinden (http://historyandreconcilia-tion.org/resources/publications/the-construction-of-the-tiflis-aleksandropol-kars-rail-way/) ulaşabiliyor.
Araştırma dört bölümden oluşuyor. İlk bölümde, konunun tarihsel arka planına değiniliyor. 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı ardından Rusların bölgeyi ilhakıyla 1 Kasım 1877 tarihinde kurulan Kars Askeri Vilayeti (Kars Oblastı)’nin yönetimsel yapısı, oluşturulan sancak (okrug) ve kazalarla (uçastok) ortaya çıkan yeni kurumların niteliği üzerinde duruluyor. Yıllar içinde bölgenin değişen demografisinin bileşenleri, etnik ve dini yapısı irdeleniyor. Mültecilere ilişkin arşiv kayıtlarına dayalı bilgiler veriliyor (s. 4-15).
İkinci bölümde, Tiflis-Gümrü-Kars Demiryolu’nun bölge ulaşımındaki yeri ve stratejik önemi tartışılıyor. Rusya’nın bu alanda geciktiği, 1853-1856 Kırım Savaşını bu yüzden kaybettiği vurgulanırken şu saptama yapılıyor: “Bu savaştan Rusya’ya karşı İngiltere, Fransa ve Osmanlı Devleti( ) ittifakının galip çıkmasının temel sebebi bu devletlerin ordularının ihtiyat, levazım ve cephane ikmalini deniz ulaşımı sayesinde Rusya’dan daha iyi yapabilmeleriydi. Rusya ise kötü durumdaki karayollarını kullanmak zorundaydı ve demir yolları yoktu. Kırım Savaşı’ndan sonra Rusya’da büyük gecikmeyle de olsa demir yolu ağını kurmaya başlayan çarlık hükümeti hızlandırılmış bir tempo ile çalışmak zorunda kalmıştı” (s. 16). Çarlık Rusyası bu bilinçle 11 Mart 1894 tarihinde Tiflis’i Gümrü (Aleksandrapol) üzerinden Erivan ve Kars’a bağlamak üzere son etütlerin 1894 yılında tamamlanmasını ve hattın inşaatına 1895 yılında başlanmasını öngören bir karar alıyor (s. 18). Demiryolu inşaatı raylar, bağlantılar ve hareketli aksamlar dahil olmak üzere verst başına 84.015 rublelik bir bedelle 23 milyon 434 bin 423 rubleye mal oluyor (s. 20). Kars oblastı ile Erivan Guberniyası arasındaki toplam 299 kilometrelik demiryolu hattının, bugünkü Türkiye-Ermenistan sınırını oluşturan Arpaçay’la Kars tren garı arasındaki uzaklığı 74 km olarak gerçekleşiyor.
Badem ve Mirzoyan’ın araştırmasının 3. Bölümünde, Gümrü-Kars Demiryolu inşaatında çalışan işçilerin durumu çok yakından inceleniyor. Çalışanların, görev, unvan, kadrolu ya da kadrosuz oluşlarıyla, aldıkları maaş ya da ücretlere ilişkin arşivlere dayanarak çok kapsamlı bilgiler veriliyor, değerlendirmeler yapılıyor (s. 22-25). Bu bilgilerden 19. Yüzyılın sonlarına doğru Çarlık Rusyası’ndaki çalışma yaşamıyla kıta Avrupası ya da Amerika’daki çalışma yaşamları arasında büyük farklılıkların olduğu görülüyor. Daha önce demiryollarındaki yabancı işçi çalıştırma yasağının yapılan yeni bir düzenlemeyle kaldırıldığı ve Tiflis-Gümrü-Kars Demiryolu inşaatında, her kademede İran, Osmanlı, İtalyan ve Belçika uyruklu işçilerinde çalıştırılmasına olanak tanındığı anlaşılıyor. Çalışanların milliyetlerine göre dağılımına bakıldığında bir kategoride Ermeniler, Ruslar, öne çıkarken bir başka ayrımda Osmanlı, İran, İtalyan Alman ve diğerleri öne çıkabiliyor (s.26). Demiryolu inşaatında çalışan Türklerin Trabzon, Erzurum gibi Kars oblastına daha yakın olan yerlerden geldiği görülüyor (s.27). Badem ve Mirzoyan, kaynaklara dayanarak demiryolu inşaatında 7 ila 10 bin işçinin çalıştırıldığını belirtiyorlar. İşçilerin katlanmak zorunda kaldığı çok olumsuz çalışma koşulları ve yaşadıkları acılara ilişkin yaptıkları çarpıcı saptamada, kapitalizmin bilinen “ahlâkını” şöyle ortaya koyuyorlar:
“Ne çarlık yönetimi ne de müteahhitler ve taşeronlar feleğin sillesini yemiş bu insanlara acıdılar! Demir yolu yapımında çalışan Türk’ün de Ermeni’nin de durumu aynı ölçüde dayanılmaz ve eziciydi. Her kategoriden işçileri birleştiren nokta yoksulluk, iş arama ihtiyacı ve genelde memleketinde kalan ailesini ve kendisini geçindirme umudu idi” (s.28).
Tiflis-Gümrü-Kars Demiryolu İnşası (1895-1899) adlı çalışmanın 4. ve son bölümünde Demiryolunun işletimi üzerinde duruluyor. 21 Haziran 1889 tarihinde Kars’ta demiryolunun açılışının yapıldığını, 15 Temmuz 1889 günü Tiflis’ten gelen ilk trenin Kars’ta mütevazı bir törenle karşılandığını, ama Gümrü ile Kars arasında yapılacak düzenli seferler için 1 Aralık 1889’a kadar beklenmesi gerektiğini öğreniyoruz (s. 63). Hat tamamlanmadığı için ilk aşamada haftada 3 kez yapılması planlanan seferler ikiye indiriliyor.
Bilindiği gibi Rusların bölgede inşa etmeyi öngördüğü demiryolu ağının I. Aşaması olan Tiflis-Gümrü-Kars demiryolu bağlantısı tamamlandıktan sonra, Kars’ın Sarıkamış’la bağlantısını gerçekleştirmek için projenin II. Aşamasına geçildi. Bu aşamada, yine o yıllarda Rus egemenliği altında olan Sarıkamış’ın, Kars’la bağlantısının yanı sıra yapılan hat I. Dünya Savaşına bir hazırlık niteliği de taşıyordu. Demiryolunun inşasına 1910 yılında başlandı 1913 yılında tamamlanarak hat işletmeye alındı.
Hattın 170 km’lik Sarıkamış-Erzurum bağlantısı ise I. Dünya Savaşı sırasında (1916-1918) 750 mm’lik dekovil (dar) hat olarak gerçekleşti.
Böylece günümüz Türkiye-Ermenistan sınır kapısı 20. Yüzyılın başlarında demiryoluyla Tiflis üzerinden Kafkaslara, Kars üzerinden Sarıkamış’a, oradan da dekovil hattıyla Erzurum’a bağlanarak modern bir demiryolu ağına sahip oldu.
1917 Ekim Devrimi’nin ardından Rusların Kars’tan çekilmesi ve sonrasında yaşananlar bölgede yeni bir süreci başlattı. 30 Ekim 1920’de Kars yeniden Türklerin eline geçti. 16 Mart 1921 tarihinde Moskova ve 13 Ekim 1921 tarihinde Kars Antlaşmaları imzalandı. Hemen ardından 9 Temmuz 1338 (1922) tarihinde Tiflis’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Ermenistan Azerbaycan ve Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Hükümet Temsilcileri arasında Demiryolları Sözleşmesi akit ve imza olundu.
Anavatana kavuştuktan sonra Kafkasya ile bağlantısını yitirerek ürünlerini ve hayvanını bir süre dışarıya gerçek bedelinde satamayan ve bu yüzden de zor günler yaşayan Kars, anılan Demiryolu Sözleşmesi ile yeniden toparlandı. 1930-1940 yılları arasında söz konusu demiryolu sayesinde Doğukapı üzerinden Sovyetlerle yapılan sınır ticareti bağlamında canlı hayvan ihracatıyla bölgenin parlayan yıldızı oldu.
Bu nedenle Kars-Gümrü-Tiflis Demiryolu hattı bölgenin yakın tarihinde çok önemli bir yere sahiptir.
Demiryolu hattına ilişkin onlarca belgeyi tarayarak bize çok değerli bilgiler sunan Candan Badem ve Sonya Mirzoyan’ı bu titiz çalışmalarından dolayı kutluyorum.
(BA-BA-S) GAZİ KARS (KHA)