12 Haziran 2014
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Türkiye Ermenileri Patrikhanesi’nin Başbakanlık adıyla dolandırılmasını Meclis gündemine taşıdı.
Türkiye Ermenileri Patrikhanesi, geçen yıl kendisini Başbakanlık Milli Emlak Müfettişi olarak tanıtan bir kişi tarafından dolandırılmıştı. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu konuyu Meclis gündemine taşıdı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yazılı soru önergesi veren Tanırkulu, “Zanlı görüşmenin içeriğini nereden biliyordu” diye sordu.
Tanrıkulu, Arınç’ın yanıtlamasını istediği sorular şöyle;
1- Kendisini Başbakanlık Milli Emlak Müfettişi olarak tanıtan zanlı, Başpiskopos Aram Ateşyan ile Başbakan arasında geçen görüşmenin içeriğini önceden biliyor muydu? Biliyorsa, bu bilgiyi kendisine kim sızdırmıştır?
2- Başpiskoposu dolandıran zanlı Kemal Tayfun Nargin’in Başbakanlıkla herhangi bir ilişkisi, doğrudan veya dolaylı bir münasebeti var mıdır?
3- Zanlının Patrikhaneye gittiği gün gerek patrikhanedeki kamera kayıtlarının silinmiş olması gerekse bölgedeki mobese kayıtlarının bulunmayışı tesadüf müdür? Bu konuda yürütülen soruşturma var mıdır? Varsa hangi aşamadadır?
4- Telefon kayıtlarıyla yakalanan zanlının etraflıca ifadesine başvurulmuş mudur?
5- Sansaryan Han’ın iadesi konusunda herhangi bir çalışma yürütülmekte midir? Sansaryan Han ne zaman iade edilecektir?
Tanırkulu ayrıca Sevan Nişanyan’ın cezaevinde tecrite alınmasını Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a sordu. Tanrıkulu’nun soru önergesi şöyle;
“1- Sevan Nişanyan, yazdığı dilekçede herhangi bir koruma talebi olmadığı halde, “can güvenliğinin korunması” gerekçesiyle cezaevindeki sosyal etkinliklere dahil edilmediğini ifade etmektedir. Nişanyan böyle bir kayı duymadığını belirtmesine rağmen yapılan uygulama koruma adı altında bir tecrit midir?
2- Nişanyan’ın can güvenliğine karşı cezaevi yönetimine ulaşmış olan herhangi bir ihbar, istihbari bilgi bulunmakta mıdır?
3- Nişanyan’ın hem can güvenliğinin hem de sosyal-sportif faaliyetlere diğer hükümlülerle birlikte katılmasının sağlanması mümkün iken, neden tecriti aratmayan bir uygulamaya başvurulmaktadır?”