19 Kasım 2013
Hrant Dink Vakfı`nın yürüttüğü Türkiye-Ermenistan Gazeteci Diyalog Programı kapsamında Ermenistan`dan gelen gazeteciler Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir`le görüştü.Proje Koordinatörü Burcu Becermen iki ülke arasında gelecekteki yeni işbirlikleri yaratmayı ve haber alma ağlarının doğru yollardan kurulmasına katkıda bulunmayı amaçladıklarını söyledi. Becermen, iki ülkeden 10`ar gazetecinin davet edildiği programda katılımcıların birbirlerinin ülkelerine giderek, birer hafta boyunca başta meslektaşları olma üzere komşu ülkedeki kent dinamikleri ve halkla etkileşimde bulunup ülkeyi tanımaya çalıştıklarını ifade etti. İstanbul`daki programa ek olarak Diyarbakır`a geldiklerini söyleyen Becermen, bunda Baydemir`in Hrant Dink Vakfı`nın çalışmalarını yakından takip etmesinin etkili olduğunu bildirdi.
Baydemir de Vakfın yürüttüğü faaliyetleri çok değerli bulduğunu belirterek, Hırant Dink`in bu ülkenin en aydınlık yüzlerinden biri olduğunu anımsattı. Dink`in çabalarının halen devam ettiğini ifade eden Baydemir, "Hrant Dink yaşasaydı, bugün yaptıklarımızı yapacaktı. Dolayısıyla halen yaşıyor ve aramızda" diye konuştu.
8 bin yıllık geçmişe sahip Diyarbakır`ın bütün değerlerindeki harçta Ermenilerin, Süryanilerin, Alevilerin, Keldanilerin, Ezidilerin ortak alın terinin olduğunu dikkat çeken Baydemir, tüm etnik kimliklerin, inançların son yüzyılda kaybettiğine vurgu yaptı. Son 10 yıldır geçmişin çoğulculuğunu yaşama geçirmenin çabası içinde olduklarını belirten Baydemir, "Diyarbakır her ne kadar bir Kürt olarak benim kentimse bir Ermeni, Keldani, Ezidi, Alevi kentidir. Dolayısıyla kentinize hoşgeldiniz" dedi.
Geçmişin yaralarını sarma çabasıdır
Surp Giragos Kilisesi`nin restorasyonuna ilişkin gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baydemir, kenti yönetenlerin restorasyondaki amaçlarının geçmişin negatif mirasını reddetmek olduğunu söyledi. 97 yıl önce piyano resitallerinin verildiği, en büyük ibadethanelerden biri olan kilisenin çan kulesinin yıktırıldığını anımsatan Baydemir, Büyükşehir Belediyesi`nin restorasyon çalışmasının bu zihniyeti reddettiğinin göstergesi olduğunu bildirdi. Kilisenin açılışını kentteki din adamlarıyla birlikte yaptıklarını anımsatan Baydemir, "Bu sadece benim değil, kentte yaşayan büyük çoğunluğun ortak düşüncesidir. Geçmişin yaralarını pratikte de sarma çabasıdır" dedi. "Eğer bugünkü nesil geçmişin negatif uygulamalarını reddedip, vicdanında mahkum ediyorsa onları yaşanan acılardan sorumlu tutamayız" diyen Baydemir, kilisenin bir diğer anlamının bugünkü kuşağın geçmişte yaşananlara karşı çıkmasının sembolü olduğunu ifade etti. "En büyük mesaj ezan sesiyle çan sesinin birbirine karışmasıdır" diyen Baydemir, "Tüm çabamız herkesin dilini, inancını, fikrini özgürce ifade edebileceği gelecek yaratmaktır" şeklinde konuştu.
Cemilpaşa Konağı`nı kent müzesine dönüştüreceklerini aktaran Baydemir, gelecek kuşağın belleğini canlı tutmayı hedeflediklerini ifade etti. Kentte ne kadar etnik kimlik yaşamışsa hepsinin verilerinin müzede yer alacağını bildiren Baydemir, "Kin ve öfke duyarak geçmişin yaralarını saramayız. O vicdansızlık mahkum edildiğinde yüreklerin kapısı açılacaktır" dedi. "Benim temennim bir kez daha komşu olabilmek. Ramazan, Kurban ve Paskalya bayramlarını yeniden birlikte kutlamak" diye konuşan Baydemir, göç eden Ermenilerin torunlarına geri dönmelerinin olanaklarının yaratılması gerektiğini belirtti. Baydemir, "100 yıl önce çocuklar çok şanslıydılar. Maalesef onlar gittikçe bu kent fakirleşti" dedi.
Baydemir`in anlattığı Ermeni ve Kürtler arasında geçen gerçek hayat hikayeleriyle duygusal anların yaşandığı görüşmede kimi gazeteciler gözyaşlarını tutamadı.