10 Eylül 2012
Halep`te Ermenilerin çatışmalar gölgesindeki hayatlarına tanık olan Rober Koptaş`a göre, Suriyeli Ermeniler son ana kadar Türkiye`ye gelmeyi reddecek.
Suriye ’ye giden gazeteciler arasındaki AGOS Genel Yayın Yönetmeni Rober Koptaş ile Suriyeli Ermenileri konuştuk. Koptaş, iki ateş arasında kalan Ermenilerin Türkiye ’ye dair korkuları nedeniyle Lübnan ve Ermenistan ’a gitmeyi tercih ettiklerini söyledi. Çoğu Ermeninin Humus’ta yağmadan sonra evini terk ettiği söyleniyor. Koptaş ise Halep’te kaçırılma ve fidye olaylarına maruz kalan Ermenilerin pek çoğunun son ana kadar evinde kalmak için direneceğini kaydetti.
Geçmişte Suriye ’nin Halep kentinde 80 bini bulan Ermeni nüfusunun son 30 yıl içinde 40-50 bine düştüğünü söylüyorsunuz. Esad rejimiyle ilişkileri iyi olan Ermenilerin bu kaçışının sebebi ne?
Bütün Ortadoğu Ermenilerinin kaderi olan bir kaçış bu. 1915 soykırımından sonra Anadolu ’dan kaçan Ermenilerin ilk durağı Ortadoğu , hatta çoğunlukla Suriye , Halep oldu. Daha sonra dünyanın çeşitli yerlerine dağıldılar. Suriye ve Lübnan’da önemli Ermeni cemaatleri vardı. Ortadoğu 20. yüzyılda huzura erişemediği için ve Ermeniler her zaman azınlık olarak yaşamak zorunda bırakıldıklarından, kendilerini daha rahat hissettikleri Batı’ya göç ettiler. Körfez Savaşlarından sonra Irak ’ta neredeyse hiç Hıristiyan kalmadı. İran ’daki durum biraz istisnai, çünkü Ermeniler 1915’ten önce de orada yaşıyordu; ama İslam Devrimi’nden sonra giden çok Hıristiyan oldu. Buradaki etkenler hem kültürel hem siyasi hem ekonomik zorluklar olabilir. Maddi durumu iyi olanlar Fransa ve ABD ’ye göç etti. Son yıllarda Kanada ’ya epey göç oldu. Halep’teki Ermeni cemaati sosyal statü ve ekonomik olarak geçmişte çok daha ilerideydi. Ama bu özelliğini yitirdi. Bunun da göçte payı var. Yine de, Ermeniler, baskıcı pek çok özelliği olmasına rağmen Esad rejimi altında kendilerini güvende hissediyordu. Suriye ’de Müslüman çoğunluğa göre Hıristiyanlar daha imtiyazlı. Buna rağmen göç etmiş birçoğu.
Ermenistan Diyaspora Bakanlığı 2012’de Suriyeli Ermenilerin 4 bininin vatandaşlık başvurusunun kabul edildiğini belirtiyor. Dönüşün kalıcı olmadığı da söyleniyor. Bu göçü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rakam yanıltıcı olabilir. Yeni bir gelişme değil. Ermenistan anayasası 2007’de değiştirildi ve diyaspora Ermenilerine çifte vatandaşlık hakkı tanındı. Bu başvuru illa Ermenistan ’da yaşamak demek değil. Dolayısıyla bunu kalıcı bir göçün kanıtı olarak görmek çok gerçekçi olmaz. Bana bizzat konsolosun açıkladığına göre, son aylarda Halep’teki 5 bin Ermeniye Ermeni Konsolosluğu’ndan vize verilmiş. Bu da cemaatin yaklaşık yüzde 10’u demek. Hiç az sayılmaz. Ama gidişler şimdilik geçici. Kimi 1-2 aylığına, kimi 1 yıllığına gidiyor. Çocuğu olanlar Ermenistan ’da 1 yıllık eğitim için gidiyor. Bunların çoğunun maddi durumu nispeten iyi. Uçak bileti ucuz değil, Ermenistan Suriye ’den daha pahalı. Gidişlerin sebebi Suriye ’deki durumu gözleyip ona göre karar vermek. Bir süre sonra şiddet nedeniyle, Suriye ’de kalmak isteyenlerin sayısının çok az olacağı. Barış olduğunda veya geçici bir ateşkes sağlandığında bu nüfus yarıya, belki de daha aza düşecek. Şu an gidememelerinin sebebi, durumun belirsizliği. Ayrıca, ev ve iş yerlerini uygun koşullarda elden çıkaramamak... Her şey düzelecek diye küçük bir umutla yaşamaya devam ediyorlar.
Halep’te kalanların ne kadar daha direneceğini düşünüyorsunuz?
Çoğu son ana kadar direnecek. Bu pasif bir direniş. Çünkü Ermeniler silahlanmayacaklarını ilan ettiler. Devlet kendilerine silah dağıtmayı teklif etti ama bunu da reddettiler. Çatışmalar şu anda Ermeni mahallelerine kadar girdi. Ama son ana kadar kaderini bekleyecek çok insan var. Genelde kadın ve çocuklar gitmiş; erkeklerse ev ve iş yerlerini bekliyor; yağmadan korkuyorlar. Son anda birçok insan en yakın yerlere kaçmanın yollarını arayacaklar. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Ermeni göçmenleri kabul edeceklerini söyledi. Onların tercihi bu değil tabii ki. Birçoğu ilk etapta Türkiye ’ye gelmeyi düşünmüyor. Birçoğu da buna mecbur kalmaktan dolayı derin bir üzüntü duyacaktır. Ama görünen o ki, daha acil bir durumda başka seçenek kalmayacak.
Peki neden Türkiye ’yi tercih etmeyerek Ermenistan ve Lübnan’a gidiyorlar?
Onlar bu toprakların insanları. Birçoğu Malatyalı, Antepli, Urfalı, Maraşlı. Orada bu illerin adıyla kurdukları hemşeri dernekleri var.Ama unutmayalım ki bu insanlar 1915’te ailelerini kaybeden ya da aç biilaç kalarak Suriye ’ye gelen neslin torunları. Bu tarihsel belleği taşıyorlar. Türkiye ’de 1915’e yönelik inkâr politikası da sürdüğü için Türkiye ’den korkuyorlar. Bir öfkeleri var. Türkiye şu anki Suriye politikasıyla bu öfkeyi dindirecek bir tavır içinde değil. Aksine, onların gözünde, bütün bir coğrafyayı karıştırıcı bir yol izliyor. Sayın Davutoğlu’nun açıklamaları onlara inandırıcı gelmiyor. Bu yüzden, “Sınırlarımızı açarız, onlar bizim misafirlerimiz olurlar” demek tek başına yeterli değil. Bunun bir propaganda malzemesi olarak kullanılacağı yönünde de şüpheleri var. Türkiye , atalarının topraklarına gelecekleri, misafir değil ev sahibi olacakları mesajını onlara daha güçlü şekilde vermeli. Bu aynı zamanda Türkiye ’nin insani borcu.
Peki Türkiye ’ye gelenlerin durumu nedir?
Pasaportlarıyla turist vizesi alarak gelen insanlar oluyor. AGOS’a her geçen gün yardım isteyen mesajlar geliyor. Şu ana kadar gelenler sayıca çok değil, ama giderek artacağını öngörebiliriz. Bu insanların bazılarının akrabaları Türkiye ’de yaşıyor. Hatay ’da Ermenilerin yaşadığı Vakıflıköy’le Kesep’in yakın ilişkisi var. Son yıllarda gidişler-gelişler artmıştı. Türkiye ’de rahat edebileceğini düşünenler var ama sayıları az. Ben çok büyük insani dram yaşanmadıkça Türkiye ’ye gelme fikrinin değişeceğini sanmıyorum. Ancak fikirle pratik birbirinden farklı olabilir ve gelmek zorunda kalabilirler. Biz de bu duruma hazırlıklı olmalıyız.
Muhaliflerin Ermenilere yaklaşımı nasıl?
Halep’i ikiye ayırmak lazım. Muhalefete sempati besleyen, muhalefet saflarına katılanlar var. Belirli mahalleler muhaliflerin kontrolü altında, ama Halep’in merkezi büyük ölçüde rejimi destekliyor. Suriye Ulusal Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu birkaç defa Hıristiyanlara karşı nefret duymadıklarını açıkladı. Ama muhalefet de tek parça değil. Muhalefetin içinde Hıristiyan karşıtlığıyla hareket edenler de var. Aynı zamanda rejim de bu tip olayları manipüle ediyor. Mesela Şam’da 6 Ermeninin muhalifler tarafından boğazları kesilerek öldürüldüğü haberi çıktı. Bir sürü internet sitesi bu haberi doğrulatmadan verdi ama Şam’daki Ermenistan Büyükelçiliği böyle bir olayın yaşanmadığını açıkladı. Bu haberler Ermeniler üzerinde korku yaratıyor. Muhaliflerin Ermenilere yönelik doğrudan saldırganlık içinde olduğuna dair bir şey duymadım. Şu ana kadar yaklaşık 10 Ermeni olaylarda hayatını kaybetmiş. Bunlardan 2’si Şebiha milisleri arasındaymış ve çatışmalarda ölmüş. Onun dışında da kaza kurşunuyla veya bombaların Ermeni mahallelerine düşmesiyle ölenler var. İnsan kaçırmalar da yaşanıyor. 7-8 kadar Ermeni, muhalifler veya kim olduğu bilinmeyen gruplar tarafından kaçırıldı. Genelde fidye isteniyor. Bunların muhaliflerin içindeki gruplar ya da savaş ortamının yarattığı karmaşadan faydalanmak isteyen örgüt, aşiret veya silahlı suç grupları olduğu biliniyor. Ermeniler bundan da korkuyorlar.
Ermeniler aslında iki taraftan da sıkıştırılmış durumda. Rejim, azınlıkların muhalefetten korkmasını istiyor. Muhalefet içinde de bu korkuyu
şiddetlendirecek şekilde hareket eden bazı gruplar var.
Beşşar Esad ’ın gitmesi halinde Ermeniler için oluşacak tabloyu nasıl görüyorsunuz?
Bunu öngörebilmek mümkün değil. İnsanların da en çok mustdarip olduğu şey belirsizlik. Ben şahsen muhalefetin çıkış noktasının haklı olduğunu düşünenlerdenim. Baas rejiminin bugünün dünyasında yaşamaması gerektiğini düşünüyorum. Ancak, muhalefet silahlanmamalıydı. Muhalefetin silahlanması rejimin ömrünü uzattı. Rejim yıkılmasa, müzakerelerle sürse bile yeni bir Suriye kurulacaktır. Uzun vadede, ülkenin çok dilli, dinli, mezhepli, etnikli yapısına uygun çoğulcu ve demokratik bir sistem kurulmasını hayal ediyorum.