Torosyan neden ihanet etti? - Gündem
16 Nisan 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Մանի / Ժամ : Թաղանթեալ

Gündem :

24 Ağustos 2012  

Torosyan neden ihanet etti? -

Torosyan neden ihanet etti? Torosyan neden ihanet etti?

Yüzbaşı Sarkis Torosyan`ın anıları Çanakkale Savaşları`ndan adı silinmiş bir subaya işaret ediyor. Önce bir kahraman, sonra bir hain olan Torosyan`ı, Prof. Ayhan Aktar dilimize çevirdi.

Tehcirde ölen anne babası ve kız kardeşi...

Kayseri Everek (bugünkü Develi) doğumlu Yüzbaşı Sarkis Torosyan, 1914’te Harbiye’den mezun olmuş bir topçu subayı. Almanya ’ya eğitime gönderildikten sonra Çanakkale Boğazı’nın hemen ağzındaki Ertuğrul Tabyası’na komutan olarak atanıyor. Kısa süre sonra savaş başlıyor. Bilindiği gibi müttefik donanması Çanakkale harekatına aralarından Ertuğrul’un da bulunduğu öndeki tabyaları yerle bir ederek başlayacaktır. Buradaki başarılı direnişinin ardından Torosyan, Hamidiye Tabyası’na atanır ve 18 Mart günü burada savaşır… Ağır yaralanıp tedavi gördükten sonra bizzat Enver Paşa tarafından Harp Madalyası’yla ödüllendirilir. Sonra Makedonya, Romanya, Irak ve Filistin cephelerinde savaşır. Torosyan’ı kendi anılarında hep başarılı ve el üstünde tutulan bir subay olarak görüyoruz. Hatta biri Ertuğrul diğeri Hamidiye tabyası komutanıyken iki zırhlı batırıp bir denizaltının ele geçirilmesini sağladığını anlatıyor.
Torosyan’ın subaylığı da ilginç bir hikâye. Edirne Rüşdiyesi’nde okurken en yakın arkadaşı Muharrem Arap kökenli bir paşanın oğlu. Paşa’nın etkisiyle gayri müslim olmasına rağmen zorlukları aşıp askeri okula giriyor. Muharrem’in ailesine ait yalıda tatillerini geçiren, aniden bastıran savaş tehdidi üzerine okulu bitirir bitirmez göreve atanan ve heyecanla işe koyulan Torosyan altı yıl boyunca ailesini görmüyor, sadece mektuplaşıyor. Bu arada Ermeni Tehciri başlıyor ve tabii ki söylentisi ortalığı sarıyor. Torosyan her ne kadar endişelense de ‘bir Osmanlı subayı olduğu sürece’ ailesine dokunmayacaklarını düşünüyor. Hakikaten, Enver Paşa Ermeni subayların ailelerine dokunulmaması için talimat veriyor. Ama azılı bir Ermeni düşmanı olan kaymakam Salih Zeki Bey, bu emirlere aldıramayıp Torosyanları da sürgüne yolluyor. Bu sürgünde anne babası ölüyor.
Yüzbaşı Torosyan cepheden cepheye savrulurken bir yandan ailesinin izini sürüyor bir yandan da savaşmaya devam ediyor. Olanları öğrenip, Türkçülük akımlarının etkisi altındaki Osmanlılar’ın Ermeniler’e düşmanlığını gördükçe içinde bir intikam duygusu uyanmaya başlıyor ki, daha sonra bu duyguyla taraf değiştirecek, binlerce Osmanlı askerinin öldürülmesine neden olacaktır... Filistin cephesindeyken gizlice isyancılara katılıyor ve Eylül 1918’de Filistin bozgunu olarak tarihimize geçen İngiliz taarruzu sırasında “Osmanlı’yı arkadan vurduğu” anlatılan Arap süvarilerden bir bölümünü komuta ediyor… Duygularını unutup kendini intikamın sıcaklığına kaptırmış bir askere dönüşüyor, öyle ki “Duygusal olarak kazandığımız zafer için halen heyecan duymuyordum. Türk Ordusu’nun belinin kırılmasına katkıda bulunmuştum…” diye anıyor o günleri. Daha sonra Fransızlar’ın kurduğu Ermeni lejyonuyla Anadolu ’ya giren Torosyan kitabın ilk sayfalarından itibaren andığı ‘emperyalist komplo’nun farkına varınca savaşına son verip Amerika ’ya göç ediyor.
Olabildiğince kısa bir özetini yaptığım bu uzun hikâye aslında daha pek çok ilginç detayıyla bir nevi macera romanı ya da Ayhan Aktar’ın ön sözde ifade ettiği gibi bir Hollywood senaryosu gibi. Yani macerası sağlam. Kitabın yazılış sebebini bilmem ama, çevrilip yayımlanma sebebi ise macerasının ilginçliği değil bize hatırlattığı önemli bir gerçek.

Tarihin suskunları ve ütücüler
Varlık Vergisi ve azınlıklar üzerine önemli çalışmalar yapan sosyolog Ayhan Aktar’ın bu kitaba ilgisi, ulusal tarihimizi yazanların azınlıkları nasıl da özenle ayıkladıklarına dair önemli bir kaynak olması. Osmanlı ordusunda gayri müslim subayların olduğu hatta bu insanların önemli görevler üstlendikleri pek de bilinen bir şey değildir. Aktar, bu durumu Michel Rolph Trouillot’nun “geçmişi susturmak” kavramıyla açıklıyor. İktidar ilişkileri, geçmişin anlatısını kendine göre kurgularken her düzeyde “suskunluklar” yaratıyor. Bu suskunluklar tarihi anlatıyı değiştirebilecek isimlerin, olguların hatta belgelerin görmezden gelinmesi ya da basbayağı gizlenmesiyle gerçekleşiyor. Sonuçta, hakkında binlerce kitap yayımlanmış Çanakkale Savaşları’nın ünlü tabyalarından birini bir Ermeni’nin komuta ettiğini hiçbirimiz bilmiyoruz. Ayhan Aktar, kitabı çevirirken pek çok olguyu kaynaklardan kontrol etmiş. Büyük oranda (kısaca ATASE diye bilinen) Genel Kurmay arşivlerine dayanan kitapları, kaynakları taramış. Mesela tabya komutanlarını tek tek sayan İsmet Görgülü’nün Türk Tarih Kurumu yayını kitabında (On Yıllık Harbin Kadrosu) Ertuğrul Tabyası’nın hiç anılmadığını, Hamidiye Tabyası komutanının da isminin boş bırakıldığını tespit etmiş. Aktar, sadece Türk ve Müslüman bir kahramanlık tarihi yazmak için ‘resmi tarihte Ertuğrul Tabyası’nın ütülendiğini’ söylüyor ki, sunduğu kaynaklara göre bu konuda haklı görünüyor.
Kitapla ilgili geçen hafta Agos gazetesinde çıkan röportajında meseleyi şöyle özetliyor: “1930’lardan itibaren ülkemizde bir ‘milli tarih’ anlatısı kurgulanmıştır. Bu anlatı içinde geriye doğru giderek herkes Türk ilan edilmiştir. Efendim, Osmanlı ordusu yoktur, sadece ‘Türk ordusu’ vardır. Bu yaklaşıma göre I. Dünya Savaşı’nda cephede dövüşenlerin hepsi Türk ve Müslümandır. Ama maalesef kazın ayağı öyle değil! Osmanlı ordusunda Türklerin, Kürtlerin, Arapların, Çerkezlerin, Boşnakların Gürcülerin ve Arnavutların yanı sıra Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler de vardı.”

Torosyan ne kadar gerçek?
Peki Torosyan’ın yazdıklarına ne kadar güvenebiliriz? Bütün anı kitaplarının öznellikten kaynaklı binbir çeşit suskunluk, yok sayma ya da abartı ve hatta yalanla malul olduğu bilinir. Sarkis Torosyan’ın anlatısında ise detaylardan önce kitabın tamamı için ortaya atılan ‘acaba hayali mi?’ sorusu havada asılı duruyor. Bu soruyu aşağıya indirmek için tutunabileceğimiz deliller var tabii. Mesela kitabın girişinde Torosyan’ın kahramanlıklarını öven, gemi batırdığını söyleyen Enver Paşa imzalı “tasdikname” belgesi. Ya da Torosyan’ın çeşitli cephelerde çekilmiş fotoğrafları. Ama en önemlisi, savaş hakkında anlatıklarının, verdiği isimlerin, harekatların ve tarihlerin neredeyse tamamının doğru olması. Yani ilk baskısı 1947 yılında ABD ’de yapılan bu kitabı yazan kişinin 1. Dünya Savaşı’na katıldığı belli.
Tabii kitabın “romansı” tarafı, barındırdığı melodram o kadar mükemmel ki inanmak zor. Mesela sargılar içindeki Muharrem’in, kız kardeşi Cemile’nin aslında bir Ermeni olduğunu, yani Sarkis’le evlenmesinde bir engel olmadığını itiraf edip ölmesi... Derken Sarkis Torosyan’ın, Cemile’yi Gazze’de yoksulluk içinde bulması. Ne yazık ki vereme yakalanan Cemile’nin de Sarkis’in kollarında hayata veda etmesi… Anne babasının katledildiğini öğrenen Torosyan’ın ABD ’deki kardeşlerine yazdığı intikam mektubu üzerine her ikisinin gönüllü alaylarına katılıp Anadolu ’ya gelmesi; Sarkis’in onları ve kayıp kız kardeşini bulması vs...
Edebi ya da tarihi özellikleri ne olursa olsun sonuçta bizi önemli bir gerçeği hatırlamak, bilmiyorsak da öğrenmek zorunda bırakan çok güzel yazılmış bir kitap var elimizde: Türkiye tarihinin sadece Türk ve Müslümanlara ait olmadığı gerçeği...

ÇANAKKALE ’DEN FİLİSTİN
CEPHESİNE
Yüzbaşı Sarkis Torosyan, Hazırlayan: Ayhan Aktar, İletişim Yayınları, 2012, 286 sayfa, 15.3 TL.





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+