08 Temmuz 2012
İlk solo çalışmasını KOM müzik aracılığıyla müzikseverlerin ilgisine sunan Zelal Gökçe, ‘Solin’ (Çiçek bahçesi) adını verdiği albümde, Kürtçenin bütün lehçelerinin yanı sıra, Ermenice ‘Makhmur Ağçig’ (Mahmur Kız) ezgisine de yer veriyor. Bestesi Khaçhatur Avedisyan’a, sözleri ise Silva Gabudikyan’a ait olan parça, onyıllardır en sevilen Ermenice şarkılardan biri.
•‘Solin’ ilk albümünüz, oysa uzun zamandır müzik ile ilgileniyorsunuz. Neden bu kadar uzun sürdü ilk albüm çalışması?
MKM bünyesinde yer alan Koma Azad ile müziğe başladım ve grubun ikinci albümünde yer aldım. Sonrasın da 11 kadından oluşan grup Koma Asmin ve diğer kolektif çalışmalar devam etti. Bu çalışmaların yoğunluğu, akabinde konservatuvar eğitimimin devam etmesi sebebiyle solo albüm projesinin hayat bulması biraz zaman aldı.
•Solin’in özel bir anlamı var mı?
Albüm çalışması sürecinde, Cizre’de katıldığım bir festivalde Solin isimli bir kız çocuğu ile tanıştım. İsminin anlamının çiçek tarlası olduğunu öğrendiğimde albüme bu ismi koyma kararı verdim, çünkü yorumladığım her bir ezgi bir çiçek benim için..
•Albümde Kürtçenin bütün lehçeleri var. Bu lehçeleri yorumlarken zorlandınız mı, nelere dikkat ettiniz?
Bu çalışmada Kürtçenin Kurmancî, Soranî, Zazakî ve Kelhurî lehçelerinden oluşan bir repertuvar seçtim. Amacım Kürtçenin dil zenginliğine vurgu yapmak, bir nebze de olsa bu lehçelerin bir arada duyulmasını sağlamaktı. Ezgileri yorumlarken Kurmancî dışındaki lehçeler için bilen kişilerden yardım aldım. Lehçelere aşina olduğum ve genelde sahne repertuvarımda yer aldığı için yorumlarken zorlanmadım.
•Albüm elektronik müzik, doğaçlama vokaller de var. Bunlarla geleneksel arasındaki dengeyi nasıl kurdun?
Albümdeki çoğunlukla geleneksel ezgilerden oluşuyor. Düzenleme aşamasında eserin ana karakterini bozmadan melodiler ve vokaller ile zenginleştirmeye çalıştık. Stüdyo aşamasında ise eserlerin karakterini ön plana çıkaracak enstrümanlar tercih ettik. Sahnede birçok eseri icra ederken özellikle bestelerde doğaçlama yapmayı tercih ediyorum, çünkü doğaçlamalarda daha fazla kendimi bulabiliyorum ve bana ait bütün duyguları esere daha çok yansıtabiliyorum.
•Albüm repertuvarını oluştururken öncelikleriniz nelerdi ve kimlerle çalıştınız?
Yaklaşık üç yıllık bir çalışmanın sonucunda yüzlerce geleneksel ezgi arasından karakter olarak farklı duran, duyulmamış ve tavrı olan eserleri seçtik. Albümde benim bestemin dışında biri Baba Zula’nın ‘Âşıkların sözü kalır’, diğeri ise Serhat Yusuf Akhan’nın ‘Xerîbê’ eseri yer alıyor. Sonrasın da stüdyo süreci başladı. Rustam Mahmudov ‘Makhmur Ağçig’in, sevgili Cem Yıldız ise diğer şarkıların aranjesini yaparak eserlere hayat verdiler.
•Albümde Ermenice bir eser de yer alıyor. Bu ezgiyi nasıl seçtiniz ve neden bu şarkı?
Anadolu ve Mezopotamya’da yaşamış halkların ezgilerini ve birçok dile ait ezgiyi yorumlamayı hep istemişimdir. Çünkü ortak acılar var. Yani söylerken çok da yabancılaşmıyorum. ‘Makhmur Ahçiğ’i söylerken, kendimi yabancı hissetmiyorum. Çünkü bu topraklarda var olan bir duygu, ben sadece bu duyguyu dile getirdim. Uzun süredir sahne repertuvarımda Ermenice ezgileri yorumluyorum. Gerek duygu itibariyle gerekse müzikal açıdan kendime çok yakın buluyorum bu eserleri. Bestesi Khaçhatur Avedisyan, sözleri ise Silva Gabudikyan’a ait olan eseri telaffuz ederken hata yapmamam için Pakrat Estukyan yardımcı oldu.
•90’lı yıllarda baskı ve yasaklar vardı. Şu an ise Kürt müziği piyasası genişliyor gibi görünüyor. Albümü çıkarırken zorluklar yaşadınız mı?
90’lı yıllarda Kürtçe şarkı söylemek, Kürtçeye dair bir şey yapmak isteyenler bir kez durup düşünmeliydi. Çünkü bunu yapmak cesaret isterdi. Yoğun baskıların, gözaltıların olduğu süreçlerdi. Eğer bugün eskisine nazaran daha rahatça Kürtçe stranlarımızı söyleyebiliyorsak, bizden önceki kişilerin verdiği bedeller sayesindedir. Tabii bu demek değil, 90’lı yıllar tamamıyla geride kaldı. Dil, kültür üzerindeki baskılar hâlâ devam etmekte... Kürt müziğinin pazarı hâla sıkıntılı ve dar, istediğimiz yerde konser yapamıyor, mutlaka bir engelle karşılaşıyoruz. Klipler TV’lerde dönmüyor… Yani bu süreç hâlâ devam ediyor. ‘Solin’ albümünü hayata geçirme sürecinde Kürtçe albüm yapan diğer müzisyenler gibi ben de hem maddi hem de manevi olarak sıkıntılı süreçler yaşadım.
•2009 yılında Diyarbakır Sanat Festivali’nde söylediğin ezgiden dolayı halen yargılanıyorsunuz...
Benim de içinde yer aldığım, üç kadın arkadaştan oluşturduğumuz Koma Aheng grubu, 8. Diyarbakır Kültür ve Sanat Festivali’ndeki konserde söylediğimiz Kürtçe bir ezgiden dolayı 10 ay hapis cezası aldık. Şu an davanın Yargıtay süreci devam ediyor.
‘TEKNOLOJİNİN NİMETLERİNDEN YARARLANIYORUM’
•Müzikal altyapınızda neler var? Bugüne kadar kimleri dinleyip etkilendiniz, kimlerden feyz aldınız?
Çocukluğumdan beri müzik, hayatımda hep vardı. Babam ve annem klam ve stran okurlardı. Dengbejlerin sesine aşinaydım ama profesyonel olarak müzik ile ilgilenmeye başladıktan sonra ilgim arttı. Ve icra ettikleri eserlerin edebi gücü, yorumlama kabiliyetleri beni o alanda daha fazla araştırmaya itti. Dengbejlerin müziği, Meryemxan, Sûsîka Simo, Fatma Îsa, Egîtê Têcir, Belga Qado, Memoyê Silo, Şakiro, Mihemed Arifê Cizrawî, Mihemed Şexo, Tehsîn Taha gibi ustalar, ilham kaynağım oldu. Konservatuvar, eserleri yorumlama ve yol yöntem konusunda aydınlatıcı oldu. Keza günümüzde gelişen teknoloji sayesinde dünyanın birçok yerinde icra edilen müziklere ve yorumculara dair fikir sahibi olabiliyoruz. Bu anlamda bu nimetlerden de faydalanmaya çalışıyorum.