Cumartesi çocukları’ meselesi (1) - Gündem
24 Nisan 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4516 / Ամիս : Ահեկան / Օր : Լուսնակ / Ժամ : Թաղանթեալ

Gündem :

12 Mart 2012  

Cumartesi çocukları’ meselesi (1) -

Cumartesi çocukları’ meselesi (1) Cumartesi çocukları’ meselesi (1)

Bu köşeden sana yıllardan beri postaladığım mektuplarımı okuyup okumadığını, hani kazara da olsa bir göz gezdirip gezdirmediğini bilmediğim gibi, ayrıca her hafta aklım sıra bir “mesele”nin kulpuna yapışıp, ardından da alfabetik sırasıyla musikimizdeki mesela acemaşiran, acemkürdi, arazbarbûselik, bestenigar, beyâtî, beyâtîaraban, bûselik, dilkeşhâveran, dügâh, eviç, eviç bûselik, evcârâ, ferahfezâ, ferahnâk, gerdaniye, gülizar, hicaz, hicazkâr, hisarbûselik, hüseynî, hüzzam, İsfahan, karcığar, kürdi, kürdilihicazkâr, mâhur, muhayyer, muhayyerkürdî, muhayyersünbüle, müsteâr, nevâ, nevâbûselik, neveser, nihâvend, nikriz, nişâbûrek, pençgâh, pesendîde, rast, rehâvî, sabâ, segâh, sâzkâr, sultâni yegâh, sûzıdilâra, suz-ı dil, sûz-nâk, şedaraban, şehnâz, şehnâz bûselik, şevk-efzâ, tâhir, tâhirbûselik, uşşâk, yegâh ve nihayet zâvil gibi tüm makamlarda, dahası da hemen hepsi de mefâîlün-mefâîlün-feûlün, ya da fâilâtün-fâilâtün- fâilün, veya müstef’ilün- feûlün- müstef’ilün- feûlun, arada bir de mef’ûllü-mefâîlü-mefâîlü –feûlün babındaki aruz vezniyle yazılmış, nitekim kimisi aksak, kimisi yürük semâi, devr-i hindî, curcuna, muhammes, ağır çenber, zincir, hafif, evfer usulünde, keza gerek beste ve gerekse güftelerinin hepsi de bu coğrafyada yaşamış, yine mesela Sadeddin Kaynak, Artaki Candan, Nezahat Soysev, Selahattin İçli, Lâvtacı Hristaki, Tanbûrî Erol Sayan, Kemanî Tatyos, Giriftzen Âsım Bey, Hacı Ârif Bey, Melâhat Pars, Bimen Şen, Hammamîzade İsmail Dede Efendi, Mustafa Itrî Efendi, Kemanî Nubar Tekyay, Avram Naum, Alâeddin Yavaşça, Yesârî Âsım Arsoy, Ûdî Arşak Çömlekçiyan, İsak Varon, Karnik Garmiryan, Tanbûrî İsak, ve yine mesela Avni Anıl, Rüştü Şardağ, Kanûnî Nubar, Lem’i Atlı, Zeki Müren, Leyla Saz gibi daha saymakla tükenmeyecek üstatlar tarafından büyük emeklerle kaleme alınıp, notalara dökülüp, sazlar eşliğinde dillendirilmiş şarkıları, kimimiz fi tarihinden kalan gramofonlardan, eski, cızırtılı taş plaklardan, köhne radyolardan dinleyip, yine mesela Ûdî Bakî Duyarlar’ın “Ben küskünüm feleğe, düştüm bitmez çileye”, keza beste ve güftesi Ûdî Dramalı Hasan Güler’e ait, “Baharın gülleri açdı, yine mahzundur bu gönlüm/etrafa neş’eler saçdı, beyhûde geçdi bu ömrüm”, Hafız Post’un “Gelse o şûh meclise nâz u tegâfül eylese/âşık-ı zârı gülşen-i valsına bülbül eylese/Tir ye le le le le le le le li, canım le lel lel le lel lel li” deyip, oyalandık…


Evet Kirvem, “Ermeni dölü” Baba Hamparsum Limoncuyan’ın, 19. Yüzyıl başlarında III. Sultan Selim’in isteği ve desteği ile gerek Türk gerek Gregoryen kilisesi dini musikisinde kullanılan kendine özgü ve kendi adıyla anılan notasından, ne de fan fin fon diğer notalardan zerre kadar anlamadığım halde, musiki kitaplarını karıştırıp, dolayısıyla edindiğim bu kadar “malümatfuruş”lukla başını neden mi şişirdim?


Şişirdim, çünkü bunca zamandan beri mankafa aklımca kenarından kulpundan dillendirmeye çalıştığım irili ufaklı bilumum “mesele”lerimize, yine öküz kafamca sözde çözüm arayıp, yazıp, çizip, ahkam keserken, beri yandan “Türkiye Türklerindir” diyarında iki adım ileri, bir adım yana, sonra bir adım geri derken, nedense musikimizin önemli “usul”lerinden birini çağrıştıran “ağır aksak” yol aldığımızı, bunu da, daha da doğrusu bu gidişatımızı da sanki kanıtlarcasına geçtiğimiz gün Taksim’de Ermeni’lerin tümünün argo deyimiyle birer “cumartesi çocuğu” ya da adlı adınca istisnasız “piç” olduğunu, bir de “söz uçar yazı kalır” hükmüne binaen pankartlarla dünya alemin gözünün içine sokmakla yetinmeyip, ayrıca yine musikimizdeki bilumum makamların, deyişlerin yanı sıra, özellikle de “curcuna” usulünde dillendiren “musikişinas”ların meydanı dolduran varlığını görünce; ehh, ben özüm de Allah’ın hikmetiyle anadan doğma, babadan üryan bir “cumartesi çocuğu” olarak, “tir ye le le le le le li, canım le lel lel le lel lel li…” nakaratıyla kargalara rahmet okutan sesimle becerebildiğim kadarıyla bu köşede saz çalıp, türkü, gazel, şarkı çığırıp, böylece “derdimi ummana dökmeye” bu minvalde çalıştımsa; Allahvekil maksadım, arzuhalim sadece budur, bu bapta yalanım varsa iki gözüm çıksın, ekmek, İncil çarpsın Kirvem!..





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+