Acılar şaklabanlık kaldırmaz - Gündem
26 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Նպատ / Ժամ : Բաւական

Gündem :

17 Aralık 2011  

Acılar şaklabanlık kaldırmaz -

Acılar şaklabanlık kaldırmaz Acılar şaklabanlık kaldırmaz

Şimdi, ayın 19’unda Fransa 2001 yılında soykırım olarak kabul ettiği 1915 Büyük Felaketi’ni reddetmeyi suç olarak düzenleyen yasayı görüşmeye hazırlanıyor. Vicdansızlık parayla olmadığı ve evrende bol bol bulunduğu için, bir halkın neredeyse yok edilmesini yıllarca unutmayı seçen Merkozy şeytan ikilisi, ataları gibi malzeme elverişli hale geldikçe ısıtıp ısıtıp Türkiye’nin önüne koyuyor. Yani son günlerde sergilenen Sarkisyan-Bağış-Çiçek komedyasının arka planında, Fransa’nın görüşeceği bu yasa yatıyor.

Ben bir soykırım çocuğuyum. Hem anadan hem babadan kılıç artığıyım. Annem Çerkes, 1864 Rus soykırımından kurtulan, kendini can havliyle Osmanlı’ya atan bir halkın evladı. Babam da Ermeni, o da acayip hikâyelerden sonra 1915’ten sağ çıkabilmiş bir aileden geliyor. Her ikisi de, o soykırımların izlerini taşıdılar üzerlerinde. İkisinin de ailesi dağılmıştı. Sahipsiz, sevgisiz büyümüşlerdi. Yani soykırımların etkileri, tatbik edildikleri anla sınırlı kalmıyor. Çoğu Rus, Balkan kırımlarından kaçan göçmenlerin kurduğu bu ülke de bir soykırım çocuklarının memleketidir aynı zamanda.

Tabii, benim için sahnelenen bu şaklabanlık ve vicdansızlık, öncelikle bir insan olarak kabul edilemez. Yani Çerkes ve Ermeni soykırımlarına duyduğum üzüntüyü Ruanda veya Srebrenitsa, Goradze ile mukayese edemem, üzüntümü kategorize de edemem. Acılar, soykırımlar birbirlerinden mahsup edilmez, bu ahlaksızlıktır. Haksızlığa uğrayan, katledilen toplulukların ırkı ve dini beni hiç ilgilendirmez. Bosna’da öldürülenlere Müslüman, öldüren Çetniklere Hıristiyan diye bakamam, olayları değerlendirirken, ırk ve din gözlüğüyle bakmak dinden de insanlıktan da çıkmak demektir çünkü.

Ama bizlerin vicdanı kör edildiği için, başka insanların acılarına ortak olmak için bazı teşvik primlerine ihtiyaç duyarız hep. Mesela Hrant Dink’i ancak delik ayakkabısı üzerinden “ortak acımız” kabul edebilmiştik. Onun “Ermeni” olması engelini, delik ayakkabısı ve fukaralığı ile telafi ettik ve onun için üzülmeye hazır hale geldik. Çoğu için bu böyle oldu ve bu kötü bir şey değil. Zehirlenmiş belleğin vicdanla by-pass edilmesi sadece. Oysa Hrant Dink bir milyon tane ayakkabı alabilecek kadar başarılı bir işadamıydı aynı zamanda. Delik ayakkabı ilahi bir tesadüftü...

Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, Fransa’ya selam göndermek ve diasporanın taleplerini karşılamak için “İnanıyorum bir gün Türk devlet adamları Soykırım Anıtı’nda 1970’te Polonya’da Willy Brandt’ın yaptığı gibi saygı duruşunda bulunacak” demişti. Ardından AK Parti’nin esprili çocuğu Egemen Bağış bir araba dolusu sinkaflı laf etti; hem Sarkisyan’a, hem de Ermenistan devletine. Ama Bağış’ın komedyenliği “ben kamyon sürdüm, Leonardo da Vinci” kalibresinde olduğu için, ağır top olarak Cemil Çiçek devreye girmek zorunda kaldı. Kendisi Ermeni meselesine özel ilgisi ile ünlüdür. Sık sık Öcalan’ı, PKK’yı Ermeni yapar. Sünnetsiz PKK’lıları tesbit eder.

Tabii, bu tepkinin asıl nedeni sadece Fransa da değil. Asıl dert, Dersim özrü ile 1915 meselesinin bir kademe daha yakınımıza taşınmış olması. Vallahi ben Sayın Erdoğan’ın bu özrünü büyük bir cesaret olarak gördüm. Çünkü Dersim, 1915 Part-II gibi bir şeydir. Sadece aynı İttihatçı zihniyet ve cinai yöntem benzerliğinden ötürü değil. Dersim’de 1915’te çok katliam yapıldı Ermenilere ama, kurtarılanlar oldu. Bunlar Kürtleştiler, Alevileştiler. Yani Dersim devlet katliamıdır deyip özür dileyince 1915 soykırımının gündeme gelmemesi mümkün değildi.

Zaten tam da bu yüzden Kemal Kılıçdaroğlu hemen 1915 kartını çekti Erdoğan’ı geriletebilmek için. Devletin 1915 refleksinin ne kadar güçlü olduğunu bildiği için yaptı bunu. Üzerine sos olarak da diaspora nefretini döktü ki memnuniyet garantili olsun. Erdoğan da mesajı aldığı için hemen onun alnını karışladı. Zaten adamcağızın “affedersiniz ne Rumluğunu, ne Ermeniliğini” bırakmışlardı. Böylelikle “Ermeni fobisinde sorun yok, yola devam” mesajını verip yangını söndürdü, bir AK Parti klasiği...

Oysa 1915 Ermeni soykırımı, tüm zelilliği ve reddedilişiyle, sadece Türkiye’nin değil, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyasının da kuruluş travmasıdır. 1915 soykırımı ile yüzleşilebilseydi, tarih geri çekilebilir, 1948 uyanışı o zaman gerçekleşebilir ve sadece Yahudi değil, Cezayir ve diğer soykırımlar da o boyutta gerçekleşmeyebilirdi. Ama 1948 bilincine ulaşmak için dünyanın o kanlı çöküşü yaşaması gerekti.

Türkiye geçmişindeki bu acılar ile zihnî ve ahlaki bağını kopartmadıkça, güvenli ve tamamen yeni bir demokrasiye ulaşamayacak. Erdoğan, Bağış ve Çiçek gibilerine partisini aşağılatacağına, mesela Taner Akçam’ı çağırıp şu işin gerçekte ne olduğu hakkında bir de alternatif görüş alsın.

Evet, bir gün hep birlikte tarihimizin ortak bir büyük acısı olarak 1915 kurbanlarının anıtına çiçekler koyacağız. Üstelik o anıt Erivan’da değil, acının yaşandığı yer olan Anadolu’nun bağrında olacak.

O anıtı biz yapacağız.

http://www.duzceyerelhaber.com/kose-yazi.asp?id=5285&markar_esayan-acilar_saklabanlik_kaldirmaz_





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+