Kırkımdan sonra Ermeni olduğumu öğrendim - Gündem
23 Kasım 2024 - Հակական տոմար - Տարի : 4517 / Ամիս : Տրե / Օր : Ծմակ / Ժամ : Այգ

Gündem :

14 Kasım 2011  

Kırkımdan sonra Ermeni olduğumu öğrendim -

Kırkımdan sonra Ermeni olduğumu öğrendim Kırkımdan sonra Ermeni olduğumu öğrendim

Türk rock müziğinin nevi şahsına münhasır isimlerinden biri Yaşar Kurt. 90`lı yıllarda söylemeye başladığı hikâyeli şarkılarıyla insana ve hayata dokunmaya devam ediyor kaldığı yerden. Anne, Haydi Erkekler Savaşa, Fırt Emin gibi efsane şarkılara imza atan sanatçı, Güneş Kokusu`nu müzikseverlere `yeniden` duyurmak istiyor.***

Hâlâ `korkuyorum anne` diyor musunuz?

Tabii... İnsanoğlu yeryüzünü insanlıktan çıkarmakla meşgul bu sıralar. Dünyadaki kötülüğü gördüğünüz zaman annenize dönmek istiyorsunuz. Çünkü anne karnında herkes eşit.

Güneş Kokusu için neden sekiz sene beklediniz?

İyi ve doğru bir iş yapmak adına bekledim. Kendimi ve ortamı hazır hissetmek gerekiyordu. Eserleri istediğim şekilde oluşturmak istedim. Bu titizlik de epey uzun sürdü açıkçası.

Bu albümde eski Yaşar Kurt şarkılarının olmadığına dair eleştiriler var.

Eski Yaşar Kurt şarkıları var zaten. Geçmiştekileri de şimdikileri de ben yazdım. Sonuç itibarıyla hepsi benim içimde bir şekilde var olan şarkılar. Korku gibi bir şarkı daha yazmak istemem, zaten mevcut. Eski şarkılarım hâlâ dinleniyor, çalınıyor. Dolayısıyla aynı konular üzerinden benzer şarkılar yazmayı tercih etmiyorum.

Albümde Cem Karaca`nın Emrah şarkısının coverı var. Emrah, Anadolu rock`a girizgâh bir bakıma. Bu şarkıyı albüme koymanızın özel bir nedeni var mı?

Erzurumlu Emrah aynı zamanda bir mutasavvıftır. Cem Karaca da kendi üslubunda Hayyamvari biriydi. Üstad, insanları irkilten cümleler kurardı ama başka manaları ifade ederdi. İkisinin karşılaşması yeni kapılar açmıştır Türk müziğinde. Emrah, camiye yazılmış bir koşmadır. Sabahtan bir güzele uğramak namaza gidiştir. İlahi aşka giden yolun hikâyesidir bir bakıma. Şarkının böyle bir karşılığı vardı bizde.

Gitar çalanların büyük bir kısmı sizin ve Düş Sokağı Sakinleri`nin parçalarını çalar. Bu ilgi albüm satışlarına yansıyor mu peki?

Maalesef! Tam tersine günbegün eriyor. Albüm satışları 90`lı yıllara göre büyük kayıplara uğradı. Teknoloji ve internet ortamında şarkılara anında ulaşılabilmesi insanları albüm almaktan alıkoyuyor. Bu mesleği yapan her insan geçmişten daha az albüm satıyor.

Sadık Yalsızuçanlar sizinle alakalı bir yazıda, "Doksanlı yılların ilk çeyreğinde yirmi yaşını idrak etmiş her üniversitelinin volkmeninde dönüp dururdu Yaşar Kurt." diyor. Bu hâlâ öyle aslında. Nedir bunun nedeni sizce?

Yaptığım işe gösterdiğim özen, yaptığım işin kendisidir bu teveccühün hâlâ devam ediyor olmasının nedeni. Demek ki insanları iyi anlayıp kendimi iyi ifade etmişim. Dolayısıyla her yeni kuşak, gençlik, Yaşar Kurt şarkılarıyla tanışıyor, o yoldan geçiyor. Geçmişte belki Beatles ile başlanıyordu bu işlere; ama şimdi Yaşar Kurt şarkılarıyla başlanıyor. Demek ki daha bir aidiyet geliştiren bir tutum bu. Bu halden de çok memnunum.


Şarkılarımla çözüme katkı sağlamaya çalıştım
Peki, siz Türk rock`ını nasıl buluyorsunuz?

Yeni arkadaşlar kusura bakmasınlar ama yaratıcı bir şey bulmuyorum ben. Birbirlerinin aynısı tınılar var. O yüzden de üzgünüm, iştahla dinleyeceğim Türkçe sözlü rock şarkılar olmadığı için. Çok çeşitlilik birbirine benzerliliğe yol açıyor.

Emre Aydın bir röportajında "Rock artık protest değil. Yaşar Kurt ile başlayan bir dönem vardı. Onunki herhalde en çok çekilip dağıtılan kasettir. Ondan sonra hem sağ hem sol görüşlü bir sürü grup efsane oldu." diyor.

Zamanın ruhu rock müziğini de etkiledi tabii. Modern hayatın her alanında bir snopluk var. 90`lı yılların dünyasıyla 2000`li yılların dünyası gerçekten çok farklı. 90`lı yılların politik arayışları çözüm arayışlarıydı. Bu rock müziği doğrudan etkiliyordu. Ben de yazdığım şarkılarda söz konusu çözüm arayışlarına katkı sunmaya çalıştım. Bugün Türkçe rock, protest olmaktan ziyade daha bireysel diyebilirim. Bir de müzik yapan nesillerin nasıl yetiştiğine bakmak gerek. Bunun da sosyolojik olarak incelenmesi gerekiyor. Biz başka değerlere sarılarak geldik. Bu, müziğimize de yansıdı doğal olarak. Eskiden müzikte bir motif anlayışı vardı. Fakat bu anlayış zamanla kendini teknolojinin donuk yüzüyle ifade eden bir hal aldı.

Antimiliter şarkılar yapan bir sanatçı olarak sivil-asker ilişkisini nasıl yorumluyorsunuz?

1980`de askerler tarafından her şeyin yok edildiğini görmüş biri olarak söylüyorum, çok büyük ve olumlu manada bir değişim var. Ben bu dünyadan çekip gidene kadar gördüğüm izleri unutamayacakmışım gibi geliyor. Darbeciler bu ülkeye inanılmaz zararlar verdi çünkü her alanda. Sivillerin inisiyatifi eline alması gerekiyor. Çünkü askeriyenin çözümleri belli. Askere sen bomba atma, silah çekme diyebilir misin? Sivil otorite her zaman diyaloğa açıktır. Daha barışçıdır fıtratı gereği. Hükümet, toplumun sivilleşme yönündeki taleplerini karşılamıştır.

Ama öte yandan az da olsa orduyu göreve çağıran bir kafa var. Bu zihniyete karşı neler söylemek istersiniz?

İttihat ve Terakki`den beri bu ülkenin yöneticileri asker kökenliydi. Yine cumhurbaşkanlarının çoğu asker kökenliydi. Askerlerin oluşturduğu bir tarih var bizde. Cumhuriyet ideolojisinin en güvendiği zümre askerler. Bu mantalitenin neler yaptığını hep beraber gördük. Darbeler kimin haklarını korudu? Ordu göreve diye bir şey olmaz. TSK`nın görevleri hukukla belirlenmiş. Kendi vazifelerini yapmayanlar, tembel olanlar orduyu göreve çağırıyorlar. Memleketinin selameti için mücadele etmeyenler, orduyu göreve çağırma aymazlığında bulunuyorlar. Darbeler toplumu derinden yaraladı. Ordu görevinin başında zaten. Önemli olan insanlığı göreve çağırmaktır.

Peki, Anne şarkısını askerlikten önce mi yazdınız, sonra mı?

Önce...

Sıkıntı oldu mu peki?

(Gülüşmeler) Hayır... Gayet sorunsuz geçti. Benim iyi niyetimin farkındaydılar. Şarkıyı en nihayetinde onlar için yazdım. Orduya hainlik yapayım gibi bir düşüncem olmadı hiçbir zaman. Askerlerin hislerine tercüman oldum aynı zamanda.

40 yaşından sonra Ermeni olduğumu öğrendim
Ermeni olduğunuzu öğrenmeniz nasıl oldu?

Ya bu baştan beri bir şeylerin farkında olup onun adını koyamamakla ilgili bir durumdu. Aradan yıllar yıllar geçti ve sonunda bir ipucu buldum. Babaannem, Van`ın Muradiye ilçesinden Rize`ye geldiğimizi söyledi, ben bu meseleyi çok üsteleyince... Ve Ermeni olduğumuzu öğrenmiş olduk.

Yeni etnik kimliğinizi benimsemek zor oldu mu?

Tabii başta zorlandım.

Aileniz ne dedi bu duruma?

Ailem normal karşıladı. Ama akrabalarımdan çok tepki gördüm. Benim ne söylemek istediğimi anladıklarını da düşünmüyorum. O yüzden kırgın değilim onlara. Kabullenilmesi sıkıntılı bir durum sonuçta. Ama bu da bir gerçek. Etnik kimliğimizi biz seçmiyoruz çünkü.

Hocaefendi haklı, 30 senede bu mesele çözülmeliydi
Malum ana gündemlerden biri Kürt sorunu. Sizce nasıl çözülür bu mesele?

Fethullah Gülen`in açıklamaları oldu yakın zamanda. Hocaefendi`nin düşüncelerini destekliyorum. 12 Eylül`de sokağa hâkim olanların 30 senedir bu meseleyi çözmesi gerekirdi. Kürt sorununun çözümünde iki tarafın da samimi olması gerekiyor. Hükümet yöntem olarak açılıma gitti; ama iş zordu. Sıkıntılar mutlaka olacaktı. Nitekim açılım sabote edildi de. İki taraftan da mevcut durum üzerinden var olanlar açılımı provoke etti, ediyorlar da. Kürt sorununda çözüm şiddete bulaşmamış kurumların demokratik bir şekilde önünü açmaktan geçiyor kanaatimce. Ama şöyle bir sorun var: PKK, Kürt meselesindeki sözcüleri de esir almış durumda. Teslim alınmış bir temsiliyet var. Meselenin halli konusunda akil adamlar rol almıyor. Masum bir anneyi öldürerek yeni ve güzel bir dünya kuramazsınız. Fakat biz bu sorunu çözmek zorundayız.

Yeni anayasa çalışmalarından umutlu musunuz?

Evet... Gerçekten özgür bir ülke oluşturmak için bu gerekliliğimiz var. Devlet bu ülkede ikinci vatandaş konumunda olan herkesle barışmak, kucaklaşmak zorunda. Modernist devrimin halka ödettiği bir bedel var Anadolu toplumunda. Yeni anayasa ile devlet halkıyla helalleşmeli. Ve bunu en kısa zamanda yapmalı.

Bir rockçı olarak dünyanın gidişatından umutlu musunuz?

Kapitalizmin ekonomik örgütlenmesi çöküyor. Ve çökerken de arkasında enkazlar bırakıyor. Genişlerken de enkazların üstüne yeni enkazlar bırakıyor. Sosyal devlet mantığı ile üretilmiş ekonomik politikalar olmadığından Batı ve ABD iflasın eşiğinde. Öte yandan Avrupa`da ırkçılık artıyor. Durum iç açıcı değil yani.

http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1201384&title=kirkimdan-sonra-ermeni-oldugumu-ogrendim&haberSayfa=1





Bu haber kaynağından gelmektedir.

Haber metninde yer alan görüşler haber kaynağı () ve yazarına ait olup,
bolsohays.com sitesi haber hakkında herhangi bir görüş üstlenmemektedir.

Opinions expressed are those of the author(s)-(). They do not purport to reflect the opinions or views of bolsohays.com
+