10 Kasım 2011
Zamanımızın, Anadolu halk aydınlarından Pakrates28 Eylül 2008 Pazar İşsizlere iş ve gençlere eğitim bursu bulmak, Kardeş Türküler grubuna Ermeni türküleri öğretmek, üniversitelerde Anadolu müziğine ilişkin bildiklerini anlatmak gibi ‘elementleri, tahlil etti’ yıllarca. Onun adı Pakrat Estukoğlu, benim için modern zamanların ‘Pakrates’i…
Yurt dışında, bazı insanlarımız, uğradıkları haksızlıklar mucibi, terk etti(rildi)kleri; ama bal gibi özledikleri ülkelerine dönemeyecekleri hakikatine ‘Türkiye’nin yaşanılamaz bir ülke olduğu’na inanmaya çalışarak, meşruiyet kazandırmaya çalışırlar. İnanabildikleri kadar tabi. Bu vesileyle: ‘Batı Ermenice ve edebiyatı ki İstanbul’da doğup, genel Ermeni kültürüne inkâr edilemez katkılar sunmuştur (ve bu doğrudur!); artık ölmeye mahkûmdur, Ermenice üreten yazar çıkamaz olmuştur zira bu şehirden’ diye buyururlar.
İnsanları kâh kızdıran, kâh gülümseten ama galiba‘iz’ bırakmış cevabım şu olur genelde: ‘Der Saadet’in kültürümüze katkıları ve hâlâ yaşanılan olumsuzluklar malûm; buranın toplumu hoyratça boşaltılmış bir un çuvalına benzer. Ne kadar, çevirirseniz çevirin tersine, bir iki fiske, un tozları dökecektir yine de. Dolayısıyla her kim, her ne kadar ‘gayri kökleri kurudu’ dese, sevinse de; nafile bir kendini aldatmacadan başka bir şey değildir bu ifade. Coğrafya var oldukça, toz da olsa, Ermeni’si, diğerleri, tüm kimlikler tanelerini dökecektir. Mıgırdiç Margosyan işte. Gümbür, gümbür gelen Pakrat Estukoğlu veya nam-ı diğer Pakrates keza...’
YAPMADIĞI ŞEY KALMADI
Birkaç aydan beri, eşi hemşire, Seda ile çalıştırdığı tıp laboratuarını kapattı; 55. baharında tam gününü yazarlığa tahsis ederek Agos’ta. Tıptan çok, akçe getirmez ama paha biçilmez, gönül fetheden, sıra dışı elementlerin ‘tahlil’ edildiği bir laboratuardı orası. Biraz da ondan kapandı. Farklı kökenden ressamların sergisini düzenlemek, işsizlere iş bulmak, gençlere eğitim bursu bulmak, ‘Kardeş Türküler’ grubuna Ermeni türküleri öğretmek, onlarla birlikte sahnede gür sesiyle Anadolu’nun farklı ama ortak duygularına tercüman olmak, İstanbul ve dışındaki çoğu üniversiteye Anadolu müziği üzerine bildiklerini anlatmak, gibi elementleri tahlil etti yıllarca.
1961 Anayasası’nın, özgür ortamından esinlenen, Surp Haç Lisesi Yetişenler Derneği’nin, ön ayak olduğu, Sayat Nova (orkestra, dans grubuyla) Korosu’nda buldu kendini. Koro, okuduğu kitaplar, Surp Hagop (Agop değil!) Hastanesi’nin laborantlık ve sinematek’in sinema kursu üniversiteleri oldu. Afacanlığından olacak, Taksim Esayan, Sakızağacı Mıkhitaryan sonrası, Kudüs Papaz Okulu ve Tophane Getronagan’da, yarım bırakmış olduğu eğitimine karşılık.
Sinema gözünün hâkim, yazılarında görüldüğü gibi, kişiliğini oluşturan etkenlerin başında, anneanne, babaanne ve iki dedesinin roman gibi hayatlarının dehlizlerinde kalmış, hakiki hikâyelerini, çocukken dinlemiş olması geliyor.
ARKA CEBİNDEN ÇIKARABİLİR
Fransa’nın tanınmış Başbakanı Pierre Moroy gibi ‘autodidacte’; böyle olduğu için de klasik eğitimden geçtiğini iddia eden çoğu kişiyi amiyane tabirle ‘arka cebinden çıkarabilen’ biri o. Sonraki okulu, ülkemizin ötekilerce bilinen tarihin, izine rastlandığı Kemal Tahir’in kitapları olmuş. Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Nazım Hikmet, Talip Apaydın, Mahmut Makal, Cevat Fehmi, Melih Cevdet, Fakir Baykurt, Yaşar Miraç’larınkiler, defaten okuduğu, tahlil ettiği kitaplar. ‘Hayran olduğum, etkilendiğim insanlar arasında Yılmaz Güney ve Genco Erkal varl’ diyor, tespihinin tanelerini, konuşması gibi, özenle seçip, tane – tane çekerek…
Çoğunluğun tartıştığı siyasi fikirlerin, ülke azınlığın -kısmen tabii-fikir dünyası ve kimliğine tezahürünün örneği o. Azınlık değerlerini, çoğunluğunkiyle çatıştırmayıp, harmanlattıran farklı kökenli ama Türkiyeli güzel insanlar yetiştiren, Sayat Nova Korosu denen ‘okul’un kurucularından. Kendisi mi bu ‘okul’un meyvesi, yoksa bu okul mu onun? Belki de her ikisi.
ANADOLU HALK AYDINI
Çalıkyan soyadı evrimleşerek olmuş ‘Estukoğlu’. Mail adresi alırken ‘Pakrat’ ismi ‘Estuk’ köküyle birleşip kısalınca ‘Pakrates’ nam-ı müstearı, coğrafyamızın ‘Sokrates’, ‘Aristoteles’ gibi ermiş insanları çağrıştırırcasına, yapıştırıvermişler arkadaşları onun alnına.
Takdir-İlâhi’ veya ‘tesadüfî’ bilemeyiz ama kaderin cilvesi bu bizce. Çünkü ne matematik kuramı keşfetmiş, ne felsefeye yeni bir pencere açmış, ne de tıbbın yeniliklerine imza atmış birisi o. Ama okuyup araştırması, öğretirken öğrenmesi, paylaşırken mutlu olması, kültürüne dibine dek- başkasına üstten bakmak için değil, ona katkı sunabilmek için -sahiplenmesiyle, bir ‘Anadolu halk aydını’ o
O da, bizim, topraklarımızın, modern zamanların ‘Pakrates’i artık…
Raffi A. HERMONN
raffihermonn@hotmail.com