20 Ekim 2011
Türkiye-Ermenistan uzlaşma süreci ikinci yılını geride bıraktı. Protokollerin imzalanmasını takip eden süreç, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesini değilse de, Ermeni meselesinin tartışmaya açılmasını sağladı
Türkiye ve Ermenistan, bundan yaklaşık iki yıl önce Zürih`te iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini öngören tarihi protokollere imza attı. Türkiye`nin o dönemki "sıfır sorun" dış politikasının en iyi örneklerinden biri olan bu protokoller sayesinde, iki ülke arasında uzun süredir devam eden düşmanlığın sona erdirilmesi, kara sınırının açılması ve diplomatik ilişkilerin tesis edilmesi hedefleniyordu.
Bu süreçten Türkiye ve Ermenistan`ın istikrar, demokrasi ve ticaret anlamında kazançlı çıkacağı açıktı.
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Kafkasya Projeleri Koordinatörü Aybars Görgülü, o günlerde sürece dahil olan herkesin büyük bir heyecan içinde olduğunu kaydediyor.
"Hepimiz büyük bir gurur ve heyecan, hatta belki biraz da şaşkınlık duyuyorduk. Neredeyse bir anda, ilişkilerin normale dönmesi artık yakındı.
Erivan`daki Kafkasya Enstitüsü`nün Politik Araştırmalar Direktörü Sergey Minasyan, Ermenistan`ın da sürece aynı derecede iyimser yaklaştığını belirtiyor: "Çok önemli bir süreçti. Ermenistan`da herkesin - hem halkın hem de seçkinlerin - çok büyük beklentileri vardı."
Ancak imzalanan protokoller, Türk ve Ermeni meclisleri tarafından asla onaylanmadı. Hatta Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin gündemine bile alınmadı. Taraflar birbirini suçladı.
Protokollerin imzalanmasından kısa bir süre sonra Bakü`ye giden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gelişmelerden rahatsız olan Azeri liderlere, Dağlık Karabağ konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmediği müddetçe Ermeni ilişkilerinde yeni adımlar atılmayacağına dair güvence verdi.
SES Türkiye`nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan Görgülü, "protokollerin imzalanmasıyla gelişen olumlu havanın, Başbakan`ın Azerbaycan gezisinin ardından hızla yok olduğunu" söylüyor. Minasyan ise, Ermeni tarafının "çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını, zira Türkiye`nin birdenbire protokollere yeni ve ilişkisiz ön koşullar getirdiğini" belirtiyor.
Öte yandan Türk hükümeti de, Ermenistan Anayasa Mahkemesi`nin, tüm mevzuatların anayasada önemle vurgulanan ilkelere uygun olması yönündeki ısrarını eleştirerek, özellikle protokol kapsamı dışında bırakılan 1915 olaylarının tanınması konusunun, Ermenistan Anayasası`nda açıkça devletin temel hedeflerinden biri olarak tanımladı.
Sonuç olarak onay süreci başladıktan bir yıl sonra askıya alındı. Türkiye işi ağırdan almaya başladı; Ermenistan`ın yanıtı ise protokolleri onay sürecinden geri çekmek oldu.
Sürecin yakın tanıkları, kaçan bu tarihi fırsatın ardından yeni bir ilerleme kaydetmenin zor olacağını düşünüyor. SES Türkiye`ye konuşan Minasyan, "Ermeni toplumunun şu anda duruma oldukça kötümser baktığını ve ortada süreçten eser kalmadığını" aktarıyor.
Görgülü de Minasyan`ın bu görüşünü paylaşıyor: "Protokollerin artık bir geçerliliği kalmadı; bu bağlamda yeni bir siyasi sürece ihtiyaç var ama şu anda böyle bir şey ne gerçekçi ne de mümkün görünüyor. Türk hükümeti, Dağlık Karabağ konusunda bazı tavizler görmek isteyecektir, ancak Ermeni tarafı böyle bir şeye hazır mı, bilmiyorum."
Görünen o ki, Türkiye`nin -- Dağlık Karabağ konusu başta olmak üzere -- öne sürdüğü ön koşullar değişmediği müddetçe hiçbir şey de değişmeyecek.
SES Türkiye`ye konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Ermenistan Bölgesel Araştırmalar Merkezi Direktörü Richard Giragosyan, "Karabağ ile ilgili görüşmelerde herhangi bir ilerleme sağlanmadığı ortada; taraflar fikren birbirinden çok uzak," diyor.
Durumun oldukça kötü olduğunu düşünen Giragosyan, "Karabağ konusunda en azından önümüzdeki beş on yıllık süreçte gerçek manada bir değişiklik olmayacağına kuvvetle inandığını" belirtiyor.
İlişkileri yakın zamanda normalleştirme fırsatı kaçsa da, henüz herşey bitmiş değil. Protokollerin imzalanmasını takip eden süreçte, Ermeni-Türk yakınlaşması konusunda yakalanan ivmeyi sürdürmeye yönelik çok daha yakın tarihli çalışmalar da yapıldı.
Giragosyan, söz konusu çalışmalar arasında "sivil toplum işbirliği, toplumsal temaslar ile Türk ve Ermeni taraflarının gayriresmî diplomasi girişimlerinin" yer aldığını kaydediyor.
Protokollerin doğurduğu olumlu sonuçlardan birinin de, konunun Türkiye`de gündem yaratması olduğunu düşünen Görgülü:
"Ermenistan ve 1915 olayları hakkında konuşmak artık tabu olmaktan çıktı. Bu konuda daha çok yol almamız lazım, ama birbirimizi tanıma ve ortak tarihimizden kazançlı çıkma süreci de, Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi bakımından kritik önem taşıyor." diyor.